Skip to content

Suresi Meryem - Page: 4

Maryam

(Maryam)

31

وَّجَعَلَنِيْ مُبٰرَكًا اَيْنَ مَا كُنْتُۖ وَاَوْصٰنِيْ بِالصَّلٰوةِ وَالزَّكٰوةِ مَا دُمْتُ حَيًّا ۖ ٣١

wajaʿalanī
وَجَعَلَنِى
ve beni kıldı
mubārakan
مُبَارَكًا
bereketli
ayna
أَيْنَ
nerede
mā kuntu
مَا كُنتُ
olursam
wa-awṣānī
وَأَوْصَٰنِى
ve bana emretti
bil-ṣalati
بِٱلصَّلَوٰةِ
namaz kılmayı
wal-zakati
وَٱلزَّكَوٰةِ
ve zekat vermeyi
mā dum'tu
مَا دُمْتُ
olduğum sürece
ḥayyan
حَيًّا
sağ
Çocuk: "Ben şüphesiz Allah'ın kuluyum. Bana kitap verdi ve beni peygamber yaptı, nerede olursam olayım beni mübarek kıldı. Yaşadığım müddetçe namaz kılmamı, zekat vermemi ve anneme iyi davranmamı emretti. Beni bedbaht bir zorba kılmadı. Doğduğum günde, öleceğim günde, dirileceğim günde bana selam olsun" dedi. ([19] Meryem: 31)
Tefsir
32

وَّبَرًّاۢ بِوَالِدَتِيْ وَلَمْ يَجْعَلْنِيْ جَبَّارًا شَقِيًّا ٣٢

wabarran
وَبَرًّۢا
ve iyilik eder (kıldı)
biwālidatī
بِوَٰلِدَتِى
anneme
walam yajʿalnī
وَلَمْ يَجْعَلْنِى
ve beni yapmadı
jabbāran
جَبَّارًا
bir zorba
shaqiyyan
شَقِيًّا
baş kaldıran
Çocuk: "Ben şüphesiz Allah'ın kuluyum. Bana kitap verdi ve beni peygamber yaptı, nerede olursam olayım beni mübarek kıldı. Yaşadığım müddetçe namaz kılmamı, zekat vermemi ve anneme iyi davranmamı emretti. Beni bedbaht bir zorba kılmadı. Doğduğum günde, öleceğim günde, dirileceğim günde bana selam olsun" dedi. ([19] Meryem: 32)
Tefsir
33

وَالسَّلٰمُ عَلَيَّ يَوْمَ وُلِدْتُّ وَيَوْمَ اَمُوْتُ وَيَوْمَ اُبْعَثُ حَيًّا ٣٣

wal-salāmu
وَٱلسَّلَٰمُ
ve esenlik verilmiştir
ʿalayya
عَلَىَّ
bana
yawma
يَوْمَ
gün
wulidttu
وُلِدتُّ
doğduğum
wayawma
وَيَوْمَ
ve gün
amūtu
أَمُوتُ
öleceğim
wayawma
وَيَوْمَ
ve gün
ub'ʿathu
أُبْعَثُ
kaldırılacağım
ḥayyan
حَيًّا
diri olarak
Çocuk: "Ben şüphesiz Allah'ın kuluyum. Bana kitap verdi ve beni peygamber yaptı, nerede olursam olayım beni mübarek kıldı. Yaşadığım müddetçe namaz kılmamı, zekat vermemi ve anneme iyi davranmamı emretti. Beni bedbaht bir zorba kılmadı. Doğduğum günde, öleceğim günde, dirileceğim günde bana selam olsun" dedi. ([19] Meryem: 33)
Tefsir
34

ذٰلِكَ عِيْسَى ابْنُ مَرْيَمَ ۚقَوْلَ الْحَقِّ الَّذِيْ فِيْهِ يَمْتَرُوْنَ ٣٤

dhālika
ذَٰلِكَ
işte
ʿīsā
عِيسَى
Îsa
ub'nu
ٱبْنُ
oğlu
maryama
مَرْيَمَۚ
Meryem
qawla
قَوْلَ
söz
l-ḥaqi
ٱلْحَقِّ
gerçek
alladhī fīhi
ٱلَّذِى فِيهِ
hakkında
yamtarūna
يَمْتَرُونَ
şüphe edip ayrılığa düştükleri
İşte hakkında şüpheye düştükleri Meryem oğlu İsa gerçek söze göre budur. ([19] Meryem: 34)
Tefsir
35

مَا كَانَ لِلّٰهِ اَنْ يَّتَّخِذَ مِنْ وَّلَدٍ سُبْحٰنَهٗ ۗاِذَا قَضٰٓى اَمْرًا فَاِنَّمَا يَقُوْلُ لَهٗ كُنْ فَيَكُوْنُ ۗ ٣٥

mā kāna
مَا كَانَ
yakışmaz
lillahi
لِلَّهِ
Allah'a
an yattakhidha
أَن يَتَّخِذَ
edinmek
min
مِن
hiçbir
waladin
وَلَدٍۖ
çocuk
sub'ḥānahu
سُبْحَٰنَهُۥٓۚ
O'nun şanı yücedir
idhā
إِذَا
zaman
qaḍā
قَضَىٰٓ
hükmettiği
amran
أَمْرًا
bir işi
fa-innamā
فَإِنَّمَا
sadece
yaqūlu
يَقُولُ
der
lahu
لَهُۥ
ona
kun
كُن
ol!
fayakūnu
فَيَكُونُ
(o da) olur
Allah çocuk edinmez, O münezzehtir. Bir işin olmasına hükmederse ona ancak "Ol" der, o da olur. ([19] Meryem: 35)
Tefsir
36

وَاِنَّ اللّٰهَ رَبِّيْ وَرَبُّكُمْ فَاعْبُدُوْهُ ۗهٰذَا صِرَاطٌ مُّسْتَقِيْمٌ ٣٦

wa-inna
وَإِنَّ
ve şüphesiz
l-laha
ٱللَّهَ
Allah
rabbī
رَبِّى
benim Rabbimdir
warabbukum
وَرَبُّكُمْ
ve sizin Rabbinizdir
fa-uʿ'budūhu
فَٱعْبُدُوهُۚ
O'na kulluk edin
hādhā
هَٰذَا
işte budur
ṣirāṭun
صِرَٰطٌ
yol
mus'taqīmun
مُّسْتَقِيمٌ
dosdoğru
"Doğrusu Allah benim de sizin de Rabbinizdir. O'na kulluk edin, bu doğru yoldur." ([19] Meryem: 36)
Tefsir
37

فَاخْتَلَفَ الْاَحْزَابُ مِنْۢ بَيْنِهِمْۚ فَوَيْلٌ لِّلَّذِيْنَ كَفَرُوْا مِنْ مَّشْهَدِ يَوْمٍ عَظِيْمٍ ٣٧

fa-ikh'talafa
فَٱخْتَلَفَ
ayrılığa düştüler
l-aḥzābu
ٱلْأَحْزَابُ
hizipler
min baynihim
مِنۢ بَيْنِهِمْۖ
kendi aralarından
fawaylun
فَوَيْلٌ
artık vay haline
lilladhīna
لِّلَّذِينَ
kimselerin
kafarū
كَفَرُوا۟
inkar eden
min
مِن
ötürü
mashhadi
مَّشْهَدِ
görmekten
yawmin
يَوْمٍ
bir günü
ʿaẓīmin
عَظِيمٍ
büyük
Fırkalar, kendi aralarında anlaşmazlığa düştüler. Vay o büyük günü görecek kafirlerin haline! ([19] Meryem: 37)
Tefsir
38

اَسْمِعْ بِهِمْ وَاَبْصِرْۙ يَوْمَ يَأْتُوْنَنَا لٰكِنِ الظّٰلِمُوْنَ الْيَوْمَ فِيْ ضَلٰلٍ مُّبِيْنٍ ٣٨

asmiʿ
أَسْمِعْ
ne güzel işitirler
bihim
بِهِمْ
onlar
wa-abṣir
وَأَبْصِرْ
ne güzel görürler
yawma
يَوْمَ
gün
yatūnanā
يَأْتُونَنَاۖ
bize geldikleri
lākini
لَٰكِنِ
ama
l-ẓālimūna
ٱلظَّٰلِمُونَ
zalimler
l-yawma
ٱلْيَوْمَ
bugün
فِى
içindedirler
ḍalālin
ضَلَٰلٍ
sapıklık
mubīnin
مُّبِينٍ
apaçık
Bize geldikleri gün neler görüp neler işitecekler! Ama zalimler bugün apaçık bir sapıklık içindedirler. ([19] Meryem: 38)
Tefsir
39

وَاَنْذِرْهُمْ يَوْمَ الْحَسْرَةِ اِذْ قُضِيَ الْاَمْرُۘ وَهُمْ فِيْ غَفْلَةٍ وَّهُمْ لَا يُؤْمِنُوْنَ ٣٩

wa-andhir'hum
وَأَنذِرْهُمْ
onları uyar
yawma
يَوْمَ
gününe (karşı)
l-ḥasrati
ٱلْحَسْرَةِ
hasret
idh
إِذْ
o zaman
quḍiya
قُضِىَ
hükmedilir
l-amru
ٱلْأَمْرُ
işe
wahum
وَهُمْ
onlar
فِى
içinde iken
ghaflatin
غَفْلَةٍ
gaflet
wahum
وَهُمْ
ve onlar
lā yu'minūna
لَا يُؤْمِنُونَ
iman etmezlerken
Hala gaflet içinde bulunanları ve hala inanmayanları işin bitmiş olacağı o hasret günü ile uyar. ([19] Meryem: 39)
Tefsir
40

اِنَّا نَحْنُ نَرِثُ الْاَرْضَ وَمَنْ عَلَيْهَا وَاِلَيْنَا يُرْجَعُوْنَ ࣖ ٤٠

innā
إِنَّا
ancak biz
naḥnu
نَحْنُ
biz
narithu
نَرِثُ
varis oluruz
l-arḍa
ٱلْأَرْضَ
dünyaya
waman
وَمَنْ
ve bulunanlara
ʿalayhā
عَلَيْهَا
onun üzerinde
wa-ilaynā
وَإِلَيْنَا
ve bize
yur'jaʿūna
يُرْجَعُونَ
döndürülürler
Şüphesiz Biz bütün yeryüzüne ve üzerinde bulunanlara varis olacağız. Onlar Bize döneceklerdir. ([19] Meryem: 40)
Tefsir