Skip to content

Suresi Meryem - Page: 3

Maryam

(Maryam)

21

قَالَ كَذٰلِكِۚ قَالَ رَبُّكِ هُوَ عَلَيَّ هَيِّنٌۚ وَلِنَجْعَلَهٗٓ اٰيَةً لِّلنَّاسِ وَرَحْمَةً مِّنَّاۚ وَكَانَ اَمْرًا مَّقْضِيًّا ٢١

qāla
قَالَ
dedi
kadhāliki
كَذَٰلِكِ
öyledir
qāla
قَالَ
dedi
rabbuki
رَبُّكِ
Rabbin
huwa
هُوَ
O
ʿalayya
عَلَىَّ
bana
hayyinun
هَيِّنٌۖ
kolaydır
walinajʿalahu
وَلِنَجْعَلَهُۥٓ
onu kılmak için
āyatan
ءَايَةً
bir mu'cize
lilnnāsi
لِّلنَّاسِ
insanlara
waraḥmatan
وَرَحْمَةً
ve bir rahmet
minnā
مِّنَّاۚ
bizden
wakāna
وَكَانَ
ve olup
amran
أَمْرًا
maqḍiyyan
مَّقْضِيًّا
karara bağlanarak
Cebrail: "Bu böyledir, çünkü Rabbin, 'Bu bana kolaydır, onu insanlar için bir mucize ve katımızdan da bir rahmet kılacağız; hem bu önceden kararlaştırılmış bir iştir' diyor" dedi. ([19] Meryem: 21)
Tefsir
22

۞ فَحَمَلَتْهُ فَانْتَبَذَتْ بِهٖ مَكَانًا قَصِيًّا ٢٢

faḥamalathu
فَحَمَلَتْهُ
ona gebe kaldı
fa-intabadhat
فَٱنتَبَذَتْ
ve çekildi
bihi
بِهِۦ
onunla
makānan
مَكَانًا
bir yere
qaṣiyyan
قَصِيًّا
uzak
Meryem oğlana gebe kaldı, o haliyle uzak bir yere çekildi. ([19] Meryem: 22)
Tefsir
23

فَاَجَاۤءَهَا الْمَخَاضُ اِلٰى جِذْعِ النَّخْلَةِۚ قَالَتْ يٰلَيْتَنِيْ مِتُّ قَبْلَ هٰذَا وَكُنْتُ نَسْيًا مَّنْسِيًّا ٢٣

fa-ajāahā
فَأَجَآءَهَا
ve onu getirdi
l-makhāḍu
ٱلْمَخَاضُ
doğum sancısı
ilā jidh'ʿi
إِلَىٰ جِذْعِ
dalı(nın altı)na
l-nakhlati
ٱلنَّخْلَةِ
bir hurma
qālat
قَالَتْ
dedi
yālaytanī
يَٰلَيْتَنِى
ey keşke
mittu
مِتُّ
ölseydim
qabla
قَبْلَ
önce
hādhā
هَٰذَا
bundan
wakuntu
وَكُنتُ
ve idim
nasyan
نَسْيًا
unutulsa
mansiyyan
مَّنسِيًّا
unutulanlar gibi
Doğum sancısı onu bir hurma ağacının dibine gitmeğe mecbur etti. "Keşke ben bundan önce ölmüş olsaydım da unutulup gitseydim" dedi. ([19] Meryem: 23)
Tefsir
24

فَنَادٰىهَا مِنْ تَحْتِهَآ اَلَّا تَحْزَنِيْ قَدْ جَعَلَ رَبُّكِ تَحْتَكِ سَرِيًّا ٢٤

fanādāhā
فَنَادَىٰهَا
ona şöyle seslendi
min taḥtihā
مِن تَحْتِهَآ
altından
allā taḥzanī
أَلَّا تَحْزَنِى
üzülme
qad
قَدْ
gerçekten
jaʿala
جَعَلَ
var etti
rabbuki
رَبُّكِ
Rabbin
taḥtaki
تَحْتَكِ
alt tarafında
sariyyan
سَرِيًّا
bir su arkı
Onun altından bir ses kendisine şöyle seslendi: "Sakın üzülme, Rabbin içinde bulunanı şerefli kılmıştır. Hurma ağacını kendine doğru silkele, üstüne taze hurma dökülsün. ([19] Meryem: 24)
Tefsir
25

وَهُزِّيْٓ اِلَيْكِ بِجِذْعِ النَّخْلَةِ تُسٰقِطْ عَلَيْكِ رُطَبًا جَنِيًّا ۖ ٢٥

wahuzzī
وَهُزِّىٓ
silkele
ilayki
إِلَيْكِ
sana doğru
bijidh'ʿi
بِجِذْعِ
dalını
l-nakhlati
ٱلنَّخْلَةِ
hurma
tusāqiṭ
تُسَٰقِطْ
dökülsün
ʿalayki
عَلَيْكِ
üzerine
ruṭaban
رُطَبًا
olgun hurma
janiyyan
جَنِيًّا
taze
Onun altından bir ses kendisine şöyle seslendi: "Sakın üzülme, Rabbin içinde bulunanı şerefli kılmıştır. Hurma ağacını kendine doğru silkele, üstüne taze hurma dökülsün. ([19] Meryem: 25)
Tefsir
26

فَكُلِيْ وَاشْرَبِيْ وَقَرِّيْ عَيْنًا ۚفَاِمَّا تَرَيِنَّ مِنَ الْبَشَرِ اَحَدًاۙ فَقُوْلِيْٓ اِنِّيْ نَذَرْتُ لِلرَّحْمٰنِ صَوْمًا فَلَنْ اُكَلِّمَ الْيَوْمَ اِنْسِيًّا ۚ ٢٦

fakulī
فَكُلِى
ye
wa-ish'rabī
وَٱشْرَبِى
ve iç
waqarrī
وَقَرِّى
ve aydın olsun
ʿaynan
عَيْنًاۖ
gözün
fa-immā
فَإِمَّا
eğer
tarayinna
تَرَيِنَّ
görürsen
mina l-bashari
مِنَ ٱلْبَشَرِ
insanlardan
aḥadan
أَحَدًا
birini
faqūlī
فَقُولِىٓ
de ki
innī
إِنِّى
şüphesiz ben
nadhartu
نَذَرْتُ
adadım
lilrraḥmāni
لِلرَّحْمَٰنِ
Rahman için
ṣawman
صَوْمًا
oruç
falan
فَلَنْ
asla
ukallima
أُكَلِّمَ
konuşmayacağım
l-yawma
ٱلْيَوْمَ
bugün
insiyyan
إِنسِيًّا
hiçbir insanla
Ye iç, gözün aydın olsun. İnsanlardan birini görecek olursan 'Ben Rahman için oruç adadım, bugün hiçbir insanla konuşmayacağım' de." ([19] Meryem: 26)
Tefsir
27

فَاَتَتْ بِهٖ قَوْمَهَا تَحْمِلُهٗ ۗقَالُوْا يٰمَرْيَمُ لَقَدْ جِئْتِ شَيْـًٔا فَرِيًّا ٢٧

fa-atat
فَأَتَتْ
getirdi
bihi
بِهِۦ
onu
qawmahā
قَوْمَهَا
kavmine
taḥmiluhu
تَحْمِلُهُۥۖ
taşıyarak
qālū
قَالُوا۟
dediler
yāmaryamu
يَٰمَرْيَمُ
Ey Meryem
laqad
لَقَدْ
gerçekten
ji'ti
جِئْتِ
sen yaptın
shayan
شَيْـًٔا
bir iş
fariyyan
فَرِيًّا
tuhaf korkunç'
Çocuğu alıp kavmine getirdi, onlar: "Meryem! Utanılacak bir şey yaptın. Ey Harun'un kızkardeşi! Baban kötü bir kimse değildi, annen de iffetsiz değildi" dediler. ([19] Meryem: 27)
Tefsir
28

يٰٓاُخْتَ هٰرُوْنَ مَا كَانَ اَبُوْكِ امْرَاَ سَوْءٍ وَّمَا كَانَتْ اُمُّكِ بَغِيًّا ۖ ٢٨

yāukh'ta
يَٰٓأُخْتَ
ey kızkardeşi
hārūna
هَٰرُونَ
Harun'un
mā kāna
مَا كَانَ
değildi
abūki
أَبُوكِ
baban
im'ra-a
ٱمْرَأَ
bir adam
sawin
سَوْءٍ
kötü
wamā
وَمَا
ve
kānat
كَانَتْ
değildi
ummuki
أُمُّكِ
annen de
baghiyyan
بَغِيًّا
iffetsiz
Çocuğu alıp kavmine getirdi, onlar: "Meryem! Utanılacak bir şey yaptın. Ey Harun'un kızkardeşi! Baban kötü bir kimse değildi, annen de iffetsiz değildi" dediler. ([19] Meryem: 28)
Tefsir
29

فَاَشَارَتْ اِلَيْهِۗ قَالُوْا كَيْفَ نُكَلِّمُ مَنْ كَانَ فِى الْمَهْدِ صَبِيًّا ٢٩

fa-ashārat
فَأَشَارَتْ
(çocuğu) gösterdi
ilayhi
إِلَيْهِۖ
onlara
qālū
قَالُوا۟
dediler ki
kayfa
كَيْفَ
nasıl
nukallimu
نُكَلِّمُ
konuşuruz
man
مَن
kimseyle
kāna
كَانَ
olan
fī l-mahdi
فِى ٱلْمَهْدِ
beşikte
ṣabiyyan
صَبِيًّا
çocukla
Meryem çocuğu gösterdi. "Biz beşikteki çocukla nasıl konuşabiliriz?" dediler. ([19] Meryem: 29)
Tefsir
30

قَالَ اِنِّيْ عَبْدُ اللّٰهِ ۗاٰتٰنِيَ الْكِتٰبَ وَجَعَلَنِيْ نَبِيًّا ۙ ٣٠

qāla
قَالَ
(Çocuk) dedi
innī
إِنِّى
şüphesiz ben
ʿabdu
عَبْدُ
kuluyum
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah'ın
ātāniya
ءَاتَىٰنِىَ
bana verdi
l-kitāba
ٱلْكِتَٰبَ
Kitabı
wajaʿalanī
وَجَعَلَنِى
ve beni yaptı
nabiyyan
نَبِيًّا
peygamber
Çocuk: "Ben şüphesiz Allah'ın kuluyum. Bana kitap verdi ve beni peygamber yaptı, nerede olursam olayım beni mübarek kıldı. Yaşadığım müddetçe namaz kılmamı, zekat vermemi ve anneme iyi davranmamı emretti. Beni bedbaht bir zorba kılmadı. Doğduğum günde, öleceğim günde, dirileceğim günde bana selam olsun" dedi. ([19] Meryem: 30)
Tefsir