Skip to content

Suresi Isra - Page: 6

Al-Isra

(al-ʾIsrāʾ)

51

اَوْ خَلْقًا مِّمَّا يَكْبُرُ فِيْ صُدُوْرِكُمْ ۚفَسَيَقُوْلُوْنَ مَنْ يُّعِيْدُنَاۗ قُلِ الَّذِيْ فَطَرَكُمْ اَوَّلَ مَرَّةٍۗ فَسَيُنْغِضُوْنَ اِلَيْكَ رُءُوْسَهُمْ وَيَقُوْلُوْنَ مَتٰى هُوَۗ قُلْ عَسٰٓى اَنْ يَّكُوْنَ قَرِيْبًا ٥١

aw
أَوْ
veya
khalqan
خَلْقًا
yaratık
mimmā
مِّمَّا
herhangi bir
yakburu
يَكْبُرُ
büyüyen
fī ṣudūrikum
فِى صُدُورِكُمْۚ
gönlünüzde
fasayaqūlūna
فَسَيَقُولُونَ
diyecekler ki
man
مَن
kim
yuʿīdunā
يُعِيدُنَاۖ
bizi tekrar döndürebilir
quli
قُلِ
de ki
alladhī faṭarakum
ٱلَّذِى فَطَرَكُمْ
sizi yaratan
awwala
أَوَّلَ
ilk
marratin
مَرَّةٍۚ
defa
fasayun'ghiḍūna
فَسَيُنْغِضُونَ
alaylı alaylı sallayacaklar
ilayka
إِلَيْكَ
sana
ruūsahum
رُءُوسَهُمْ
başlarını
wayaqūlūna
وَيَقُولُونَ
ve diyecekler
matā
مَتَىٰ
Ne zaman?
huwa
هُوَۖ
o
qul
قُلْ
de ki
ʿasā
عَسَىٰٓ
belki de
an yakūna
أَن يَكُونَ
olabilir
qarīban
قَرِيبًا
pek yakın
De ki: "İster taş veya demir ya da kalbinizde büyüttüğünüz başka bir yaratık olun, yine de dirileceksiniz." "Bizi tekrar kim diriltir?" derler; de ki: "Sizi ilk defa yaratan." Sana başlarını sallayarak: "Ne zamandır bu?" derler. "Yakında olması mümkündür" de. ([17] Isra: 51)
Tefsir
52

يَوْمَ يَدْعُوْكُمْ فَتَسْتَجِيْبُوْنَ بِحَمْدِهٖ وَتَظُنُّوْنَ اِنْ لَّبِثْتُمْ اِلَّا قَلِيْلًا ࣖ ٥٢

yawma
يَوْمَ
gün
yadʿūkum
يَدْعُوكُمْ
sizi çağıracağı
fatastajībūna
فَتَسْتَجِيبُونَ
çağrısına uyarsınız
biḥamdihi
بِحَمْدِهِۦ
O'na hamdederek
wataẓunnūna
وَتَظُنُّونَ
ve sanırsınız
in labith'tum
إِن لَّبِثْتُمْ
(dünyada) kalmadınız
illā
إِلَّا
dışında
qalīlan
قَلِيلًا
pek az (bir süre)
Sizi çağırdığı gün, O'na hamdederek davetine uyarsınız ve kabirlerinizde pek az bir müddet kaldığınızı sanırsınız. ([17] Isra: 52)
Tefsir
53

وَقُلْ لِّعِبَادِيْ يَقُوْلُوا الَّتِيْ هِيَ اَحْسَنُۗ اِنَّ الشَّيْطٰنَ يَنْزَغُ بَيْنَهُمْۗ اِنَّ الشَّيْطٰنَ كَانَ لِلْاِنْسَانِ عَدُوًّا مُّبِيْنًا ٥٣

waqul
وَقُل
ve söyle
liʿibādī
لِّعِبَادِى
kullarıma
yaqūlū
يَقُولُوا۟
söylesinler
allatī hiya
ٱلَّتِى هِىَ
o
aḥsanu
أَحْسَنُۚ
en güzel (sözü)
inna
إِنَّ
çünkü
l-shayṭāna
ٱلشَّيْطَٰنَ
şeytan
yanzaghu
يَنزَغُ
girer
baynahum
بَيْنَهُمْۚ
aralarına
inna
إِنَّ
doğrusu
l-shayṭāna
ٱلشَّيْطَٰنَ
şeytan
kāna lil'insāni
كَانَ لِلْإِنسَٰنِ
insanın
ʿaduwwan
عَدُوًّا
düşmanıdır
mubīnan
مُّبِينًا
apaçık
İnanan kullarıma söyle, en güzel şekilde konuşsunlar. Doğrusu şeytan aralarını bozmak ister. Şeytan şüphesiz insanın apaçık düşmanıdır. ([17] Isra: 53)
Tefsir
54

رَبُّكُمْ اَعْلَمُ بِكُمْ اِنْ يَّشَأْ يَرْحَمْكُمْ اَوْ اِنْ يَّشَأْ يُعَذِّبْكُمْۗ وَمَآ اَرْسَلْنٰكَ عَلَيْهِمْ وَكِيْلًا ٥٤

rabbukum
رَّبُّكُمْ
Rabbiniz
aʿlamu
أَعْلَمُ
daha iyi bilir
bikum
بِكُمْۖ
sizi
in
إِن
eğer
yasha
يَشَأْ
dilerse
yarḥamkum
يَرْحَمْكُمْ
size acır
aw
أَوْ
veya
in
إِن
eğer
yasha
يَشَأْ
dilerse
yuʿadhib'kum
يُعَذِّبْكُمْۚ
size azabeder
wamā arsalnāka
وَمَآ أَرْسَلْنَٰكَ
biz seni göndermedik
ʿalayhim
عَلَيْهِمْ
onların üzerine
wakīlan
وَكِيلًا
bir vekil
Rabbiniz sizi daha iyi bilir. Dilerse size merhamet eder veya dilerse size azabeder. Biz seni onlara vekil olarak göndermedik. ([17] Isra: 54)
Tefsir
55

وَرَبُّكَ اَعْلَمُ بِمَنْ فِى السَّمٰوٰتِ وَالْاَرْضِۗ وَلَقَدْ فَضَّلْنَا بَعْضَ النَّبِيّٖنَ عَلٰى بَعْضٍ وَّاٰتَيْنَا دَاوٗدَ زَبُوْرًا ٥٥

warabbuka
وَرَبُّكَ
ve Rabbin
aʿlamu
أَعْلَمُ
daha iyi bilir
biman
بِمَن
olanları
fī l-samāwāti
فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ
göklerde
wal-arḍi
وَٱلْأَرْضِۗ
ve yerde
walaqad
وَلَقَدْ
ve andolsun ki
faḍḍalnā
فَضَّلْنَا
biz üstün kıldık
baʿḍa
بَعْضَ
kimini
l-nabiyīna
ٱلنَّبِيِّۦنَ
peygamberlerin
ʿalā
عَلَىٰ
üzerine
baʿḍin
بَعْضٍۖ
kimi
waātaynā
وَءَاتَيْنَا
ve verdik
dāwūda
دَاوُۥدَ
Davud'a da
zabūran
زَبُورًا
Zebur'u
Göklerde ve yerde olan kimseleri Rabbin daha iyi bilir. And olsun ki peygamberleri birbirinden üstün kılmış ve Davud'a Zebur vermişizdir. ([17] Isra: 55)
Tefsir
56

قُلِ ادْعُوا الَّذِيْنَ زَعَمْتُمْ مِّنْ دُوْنِهٖ فَلَا يَمْلِكُوْنَ كَشْفَ الضُّرِّ عَنْكُمْ وَلَا تَحْوِيْلًا ٥٦

quli
قُلِ
de ki
id'ʿū
ٱدْعُوا۟
yalvarın
alladhīna zaʿamtum
ٱلَّذِينَ زَعَمْتُم
(tanrı olduğunu) sandığınız şeylere
min dūnihi
مِّن دُونِهِۦ
O'ndan başka
falā
فَلَا
(fakat)
yamlikūna
يَمْلِكُونَ
güçleri yetmez
kashfa
كَشْفَ
gidermeye
l-ḍuri
ٱلضُّرِّ
sıkıntıyı
ʿankum
عَنكُمْ
sizden
walā
وَلَا
ve
taḥwīlan
تَحْوِيلًا
değiştirmeye
De ki: "Allah'tan başka tanrı olduğunu sandıklarınızı çağırın; sizin bir sıkıntınızı gidermeye ve onu değiştirmeye güçleri yetmez." ([17] Isra: 56)
Tefsir
57

اُولٰۤىِٕكَ الَّذِيْنَ يَدْعُوْنَ يَبْتَغُوْنَ اِلٰى رَبِّهِمُ الْوَسِيْلَةَ اَيُّهُمْ اَقْرَبُ وَيَرْجُوْنَ رَحْمَتَهٗ وَيَخَافُوْنَ عَذَابَهٗۗ اِنَّ عَذَابَ رَبِّكَ كَانَ مَحْذُوْرًا ٥٧

ulāika
أُو۟لَٰٓئِكَ
onların
alladhīna
ٱلَّذِينَ
kimseler
yadʿūna
يَدْعُونَ
yalvardıkları
yabtaghūna
يَبْتَغُونَ
ararlar
ilā rabbihimu
إِلَىٰ رَبِّهِمُ
Rablerine
l-wasīlata
ٱلْوَسِيلَةَ
bir vesile
ayyuhum
أَيُّهُمْ
hangisi
aqrabu
أَقْرَبُ
en yakın (diye)
wayarjūna
وَيَرْجُونَ
ve umarlar
raḥmatahu
رَحْمَتَهُۥ
O'nun merhametini
wayakhāfūna
وَيَخَافُونَ
ve korkarlar
ʿadhābahu
عَذَابَهُۥٓۚ
azabından
inna
إِنَّ
çünkü
ʿadhāba
عَذَابَ
azabı
rabbika
رَبِّكَ
Rabbinin
kāna maḥdhūran
كَانَ مَحْذُورًا
cidden korkunçtur
Taptıkları putlar Rablerine daha yakın olmak için vesile ararlar. O'nun rahmetini umar, azabından korkarlar. Zira Rabbinin azabı korkmağa değer. ([17] Isra: 57)
Tefsir
58

وَاِنْ مِّنْ قَرْيَةٍ اِلَّا نَحْنُ مُهْلِكُوْهَا قَبْلَ يَوْمِ الْقِيٰمَةِ اَوْ مُعَذِّبُوْهَا عَذَابًا شَدِيْدًاۗ كَانَ ذٰلِكَ فىِ الْكِتٰبِ مَسْطُوْرًا ٥٨

wa-in
وَإِن
yoktur ki
min
مِّن
hiçbir
qaryatin
قَرْيَةٍ
kent
illā
إِلَّا
ancak
naḥnu
نَحْنُ
biz
muh'likūhā
مُهْلِكُوهَا
onu yok ederiz
qabla
قَبْلَ
önce
yawmi
يَوْمِ
gününden
l-qiyāmati
ٱلْقِيَٰمَةِ
kıyamet
aw
أَوْ
yahut
muʿadhibūhā
مُعَذِّبُوهَا
ona azab ederiz
ʿadhāban
عَذَابًا
azap ile
shadīdan
شَدِيدًاۚ
şiddetli bir
kāna dhālika
كَانَ ذَٰلِكَ
Bu
fī l-kitābi
فِى ٱلْكِتَٰبِ
Kitapta
masṭūran
مَسْطُورًا
yazılmıştır
Kıyamet gününden önce ortadan kaldırmayacağımız veya çetin azaba uğratmayacağımız bir şehir yoktur. Bu, Kitap'da yazılıdır. ([17] Isra: 58)
Tefsir
59

وَمَا مَنَعَنَآ اَنْ نُّرْسِلَ بِالْاٰيٰتِ اِلَّآ اَنْ كَذَّبَ بِهَا الْاَوَّلُوْنَۗ وَاٰتَيْنَا ثَمُوْدَ النَّاقَةَ مُبْصِرَةً فَظَلَمُوْا بِهَاۗ وَمَا نُرْسِلُ بِالْاٰيٰتِ اِلَّا تَخْوِيْفًا ٥٩

wamā
وَمَا
ve yoktur
manaʿanā
مَنَعَنَآ
bizi alıkoyan
an nur'sila
أَن نُّرْسِلَ
göndermekten
bil-āyāti
بِٱلْءَايَٰتِ
ayetler (mu'cizeler)
illā
إِلَّآ
dışında
an kadhaba
أَن كَذَّبَ
yalanlamaları
bihā
بِهَا
(onları)
l-awalūna
ٱلْأَوَّلُونَۚ
evvelkilerin
waātaynā
وَءَاتَيْنَا
ve verdik
thamūda
ثَمُودَ
Semud'a
l-nāqata
ٱلنَّاقَةَ
dişi deveyi
mub'ṣiratan
مُبْصِرَةً
açık bir mu'cize olarak
faẓalamū
فَظَلَمُوا۟
o zulmetmelerine sebeb oldu
bihā
بِهَاۚ
onlara
wamā
وَمَا
ve
nur'silu
نُرْسِلُ
biz göndermeyiz
bil-āyāti
بِٱلْءَايَٰتِ
mu'cizeleri
illā
إِلَّا
dışında
takhwīfan
تَخْوِيفًا
korkutmak
Bizi mucize göndermekten alıkoyan, ancak, öncekilerin onları yalanlamış olmalarıdır. Semud milletine gözle görülebilen bir mucize, bir dişi deve vermiştik de ona zulmetmişlerdi. Oysa Biz mucizeleri yalnız korkutmak için göndeririz. ([17] Isra: 59)
Tefsir
60

وَاِذْ قُلْنَا لَكَ اِنَّ رَبَّكَ اَحَاطَ بِالنَّاسِۗ وَمَا جَعَلْنَا الرُّءْيَا الَّتِيْٓ اَرَيْنٰكَ اِلَّا فِتْنَةً لِّلنَّاسِ وَالشَّجَرَةَ الْمَلْعُوْنَةَ فِى الْقُرْاٰنِ ۗ وَنُخَوِّفُهُمْۙ فَمَا يَزِيْدُهُمْ اِلَّا طُغْيَانًا كَبِيْرًا ࣖ ٦٠

wa-idh
وَإِذْ
bir zaman
qul'nā
قُلْنَا
demiştik
laka
لَكَ
sana
inna
إِنَّ
şüphesiz
rabbaka
رَبَّكَ
Rabbin
aḥāṭa
أَحَاطَ
kuşatmıştır
bil-nāsi
بِٱلنَّاسِۚ
insanları
wamā jaʿalnā
وَمَا جَعَلْنَا
biz yapmadık
l-ru'yā
ٱلرُّءْيَا
rü'yayı
allatī araynāka
ٱلَّتِىٓ أَرَيْنَٰكَ
sana gösterdiğimiz
illā
إِلَّا
başka bir şey
fit'natan
فِتْنَةً
sınama (aracı)
lilnnāsi
لِّلنَّاسِ
insanlar için
wal-shajarata
وَٱلشَّجَرَةَ
ve ağacı
l-malʿūnata
ٱلْمَلْعُونَةَ
la'netlenmiş
fī l-qur'āni
فِى ٱلْقُرْءَانِۚ
Kur'an'da
wanukhawwifuhum
وَنُخَوِّفُهُمْ
biz onları korkutuyoruz
famā
فَمَا
fakat
yazīduhum
يَزِيدُهُمْ
artırmıyor
illā
إِلَّا
başkasını
ṭugh'yānan
طُغْيَٰنًا
azgınlıklarından
kabīran
كَبِيرًا
daha da fazla
Sana: "Rabbin şüphesiz insanları kuşatmıştır" demiştik; sana gösterdiğimiz rüya ile ve Kuran'da lanetlenmiş ağaçla, sadece insanları denedik. Biz onları korkutuyoruz, fakat bu onlara büyük taşkınlık vermekten başka birşeye yaramıyor. ([17] Isra: 60)
Tefsir