Skip to content

Suresi Isra - Page: 10

Al-Isra

(al-ʾIsrāʾ)

91

اَوْ تَكُوْنَ لَكَ جَنَّةٌ مِّنْ نَّخِيْلٍ وَّعِنَبٍ فَتُفَجِّرَ الْاَنْهٰرَ خِلٰلَهَا تَفْجِيْرًاۙ ٩١

aw
أَوْ
yahut
takūna
تَكُونَ
olmalı
laka
لَكَ
senin
jannatun
جَنَّةٌ
bir bahçen
min nakhīlin
مِّن نَّخِيلٍ
hurmalardan
waʿinabin
وَعِنَبٍ
ve üzümlerden
fatufajjira
فَتُفَجِّرَ
fışkırtmalısın
l-anhāra
ٱلْأَنْهَٰرَ
ırmaklar
khilālahā
خِلَٰلَهَا
aralarından
tafjīran
تَفْجِيرًا
gürül gürül
"Veya hurmalıkların, bağların olup, aralarında ırmaklar akıtmalısın." ([17] Isra: 91)
Tefsir
92

اَوْ تُسْقِطَ السَّمَاۤءَ كَمَا زَعَمْتَ عَلَيْنَا كِسَفًا اَوْ تَأْتِيَ بِاللّٰهِ وَالْمَلٰۤىِٕكَةِ قَبِيْلًاۙ ٩٢

aw
أَوْ
yahut
tus'qiṭa
تُسْقِطَ
düşürmelisin
l-samāa
ٱلسَّمَآءَ
gökten
kamā
كَمَا
gibi
zaʿamta
زَعَمْتَ
zannettiğin
ʿalaynā
عَلَيْنَا
üzerimize
kisafan
كِسَفًا
parçalar
aw
أَوْ
yahut
tatiya
تَأْتِىَ
getirmelisin
bil-lahi
بِٱللَّهِ
Allah'ı
wal-malāikati
وَٱلْمَلَٰٓئِكَةِ
ve melekleri
qabīlan
قَبِيلًا
karşımıza
"Yahut da iddia ettiğin gibi, göğü tepemize parça parça düşürmeli, ya da Allah'ı ve melekleri karşımıza getirmelisin." ([17] Isra: 92)
Tefsir
93

اَوْ يَكُوْنَ لَكَ بَيْتٌ مِّنْ زُخْرُفٍ اَوْ تَرْقٰى فِى السَّمَاۤءِ ۗوَلَنْ نُّؤْمِنَ لِرُقِيِّكَ حَتّٰى تُنَزِّلَ عَلَيْنَا كِتٰبًا نَّقْرَؤُهٗۗ قُلْ سُبْحَانَ رَبِّيْ هَلْ كُنْتُ اِلَّا بَشَرًا رَّسُوْلًا ࣖ ٩٣

aw
أَوْ
yahut
yakūna
يَكُونَ
olmalı
laka
لَكَ
senin
baytun
بَيْتٌ
bir evin
min zukh'rufin
مِّن زُخْرُفٍ
altından
aw
أَوْ
ya da
tarqā
تَرْقَىٰ
çıkmalısın
fī l-samāi
فِى ٱلسَّمَآءِ
göğe
walan
وَلَن
ama asla
nu'mina
نُّؤْمِنَ
inanmayız
liruqiyyika
لِرُقِيِّكَ
senin (göğe) çıkmana
ḥattā tunazzila
حَتَّىٰ تُنَزِّلَ
indirmedikçe
ʿalaynā
عَلَيْنَا
üzerimize
kitāban
كِتَٰبًا
bir Kitap
naqra-uhu
نَّقْرَؤُهُۥۗ
okuyacağımız
qul
قُلْ
de ki
sub'ḥāna
سُبْحَانَ
şanı yücedir
rabbī
رَبِّى
Rabbimin
hal
هَلْ
miyim?
kuntu
كُنتُ
ben
illā
إِلَّا
başka bir şey
basharan
بَشَرًا
bir insan(dan)
rasūlan
رَّسُولًا
elçi ol(arak gönderil)en
"Veya altın bir evin olmalı, yahut göğe yükselmelisin ama oradan okuyacağımız bir kitap indirmezsen yine o yükselmene inanmayacağız." De ki: "Fesubhanallah! Ben peygamber olan bir insandan başka bir şey miyim? " ([17] Isra: 93)
Tefsir
94

وَمَا مَنَعَ النَّاسَ اَنْ يُّؤْمِنُوْٓا اِذْ جَاۤءَهُمُ الْهُدٰٓى اِلَّآ اَنْ قَالُوْٓا اَبَعَثَ اللّٰهُ بَشَرًا رَّسُوْلًا ٩٤

wamā
وَمَا
ve
manaʿa
مَنَعَ
alıkoyan şey
l-nāsa
ٱلنَّاسَ
insanları
an yu'minū
أَن يُؤْمِنُوٓا۟
iman etmekten
idh
إِذْ
zaman
jāahumu
جَآءَهُمُ
kendilerine geldiği
l-hudā
ٱلْهُدَىٰٓ
hidayet
illā
إِلَّآ
ancak
an qālū
أَن قَالُوٓا۟
demeleridir
abaʿatha
أَبَعَثَ
mı gönderdi?
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
basharan
بَشَرًا
bir insanı
rasūlan
رَّسُولًا
elçi olarak
İnsanlara doğruluk rehberi geldiği zaman, inanmalarına engel olan, sadece: "Allah peygamber olarak bir insan mı gönderdi?" demiş olmalarıdır. ([17] Isra: 94)
Tefsir
95

قُلْ لَّوْ كَانَ فِى الْاَرْضِ مَلٰۤىِٕكَةٌ يَّمْشُوْنَ مُطْمَىِٕنِّيْنَ لَنَزَّلْنَا عَلَيْهِمْ مِّنَ السَّمَاۤءِ مَلَكًا رَّسُوْلًا ٩٥

qul
قُل
de ki
law
لَّوْ
eğer
kāna
كَانَ
olsaydı
fī l-arḍi
فِى ٱلْأَرْضِ
yer yüzünde
malāikatun
مَلَٰٓئِكَةٌ
melekler
yamshūna
يَمْشُونَ
yürüyen
muṭ'ma-innīna
مُطْمَئِنِّينَ
uslu uslu
lanazzalnā
لَنَزَّلْنَا
elbette gönderirdik
ʿalayhim
عَلَيْهِم
onlara
mina l-samāi
مِّنَ ٱلسَّمَآءِ
gökten
malakan
مَلَكًا
bir meleği
rasūlan
رَّسُولًا
elçi
De ki: "Yeryüzünde yerleşip dolaşanlar melek olsalardı, biz de onlara gökten peygamber olarak bir melek gönderirdik." ([17] Isra: 95)
Tefsir
96

قُلْ كَفٰى بِاللّٰهِ شَهِيْدًاۢ بَيْنِيْ وَبَيْنَكُمْۗ اِنَّهٗ كَانَ بِعِبَادِهٖ خَبِيْرًاۢ بَصِيْرًا ٩٦

qul
قُلْ
de ki
kafā
كَفَىٰ
yeter
bil-lahi
بِٱللَّهِ
Allah
shahīdan
شَهِيدًۢا
şahid olarak
baynī
بَيْنِى
benimle
wabaynakum
وَبَيْنَكُمْۚ
sizin aranızda
innahu
إِنَّهُۥ
şüphesiz O
kāna biʿibādihi
كَانَ بِعِبَادِهِۦ
kullarını
khabīran
خَبِيرًۢا
haber alır
baṣīran
بَصِيرًا
görür
De ki: "Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. Doğrusu O, kullarını görür, haberdardır." ([17] Isra: 96)
Tefsir
97

وَمَنْ يَّهْدِ اللّٰهُ فَهُوَ الْمُهْتَدِۚ وَمَنْ يُّضْلِلْ فَلَنْ تَجِدَ لَهُمْ اَوْلِيَاۤءَ مِنْ دُوْنِهٖۗ وَنَحْشُرُهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ عَلٰى وُجُوْهِهِمْ عُمْيًا وَّبُكْمًا وَّصُمًّاۗ مَأْوٰىهُمْ جَهَنَّمُۗ كُلَّمَا خَبَتْ زِدْنٰهُمْ سَعِيْرًا ٩٧

waman
وَمَن
ve kime
yahdi
يَهْدِ
hidayet ederse
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
fahuwa
فَهُوَ
işte odur
l-muh'tadi
ٱلْمُهْتَدِۖ
doğru yolu bulan
waman
وَمَن
kimi de
yuḍ'lil
يُضْلِلْ
sapıklıkta bırakırsa
falan
فَلَن
artık
tajida
تَجِدَ
bulamazsın
lahum
لَهُمْ
onlar için
awliyāa
أَوْلِيَآءَ
veliler
min dūnihi
مِن دُونِهِۦۖ
O'ndan başka
wanaḥshuruhum
وَنَحْشُرُهُمْ
ve onları süreriz
yawma
يَوْمَ
günü
l-qiyāmati
ٱلْقِيَٰمَةِ
kıyamet
ʿalā
عَلَىٰ
üyerine
wujūhihim
وُجُوهِهِمْ
yüzleri
ʿum'yan
عُمْيًا
kör
wabuk'man
وَبُكْمًا
ve dilsiz
waṣumman
وَصُمًّاۖ
ve sağır
mawāhum
مَّأْوَىٰهُمْ
varacakları yer
jahannamu
جَهَنَّمُۖ
cehennemdir
kullamā
كُلَّمَا
her seferinde
khabat
خَبَتْ
(ateş) dindiği
zid'nāhum
زِدْنَٰهُمْ
onlara artırırız
saʿīran
سَعِيرًا
çılgın alevi
Allah'ın doğru yola eriştirdiği kimse hak yoldadır. Kimleri de saptırırsa, artık onlar için Allah'dan başka dostlar bulamazsın. Biz onları kıyamet günü yüzükoyun, körler, dilsizler ve sağırlar olarak haşrederiz. Varacakları yer cehennemdir. Onun ateşi ne zaman sönmeye yüz tutsa hemen alevini artırırız. ([17] Isra: 97)
Tefsir
98

ذٰلِكَ جَزَاۤؤُهُمْ بِاَنَّهُمْ كَفَرُوْا بِاٰيٰتِنَا وَقَالُوْٓا ءَاِذَا كُنَّا عِظَامًا وَّرُفَاتًا ءَاِنَّا لَمَبْعُوْثُوْنَ خَلْقًا جَدِيْدًا ٩٨

dhālika
ذَٰلِكَ
işte budur
jazāuhum
جَزَآؤُهُم
cezaları
bi-annahum
بِأَنَّهُمْ
çünkü onlar
kafarū
كَفَرُوا۟
inkar ettiler
biāyātinā
بِـَٔايَٰتِنَا
ayetlerimizi
waqālū
وَقَالُوٓا۟
ve dediler
a-idhā
أَءِذَا
sonra mı?
kunnā
كُنَّا
biz olduktan
ʿiẓāman
عِظَٰمًا
kemikler
warufātan
وَرُفَٰتًا
ve ufalanmış toprak
a-innā
أَءِنَّا
biz mi?
lamabʿūthūna
لَمَبْعُوثُونَ
diriltileceğiz
khalqan
خَلْقًا
bir yaratılışla
jadīdan
جَدِيدًا
yeni
Bu, ayetlerimizi inkar etmelerinin ve: "Kemik ve ufalanmış toprak olduğumuzda mı yeniden dirileceğiz?" demelerinin cezasıdır. ([17] Isra: 98)
Tefsir
99

۞ اَوَلَمْ يَرَوْا اَنَّ اللّٰهَ الَّذِيْ خَلَقَ السَّمٰوٰتِ وَالْاَرْضَ قَادِرٌ عَلٰٓى اَنْ يَّخْلُقَ مِثْلَهُمْ وَجَعَلَ لَهُمْ اَجَلًا لَّا رَيْبَ فِيْهِۗ فَاَبَى الظّٰلِمُوْنَ اِلَّا كُفُوْرًا ٩٩

awalam yaraw
أَوَلَمْ يَرَوْا۟
görmediler mi ki?
anna
أَنَّ
şüphesiz
l-laha
ٱللَّهَ
Allah
alladhī khalaqa
ٱلَّذِى خَلَقَ
yaratan
l-samāwāti
ٱلسَّمَٰوَٰتِ
gökleri
wal-arḍa
وَٱلْأَرْضَ
ve yeri
qādirun
قَادِرٌ
kadirdir
ʿalā an yakhluqa
عَلَىٰٓ أَن يَخْلُقَ
yaratmağa da
mith'lahum
مِثْلَهُمْ
kendilerinin benzerini
wajaʿala
وَجَعَلَ
ve koymuştur
lahum
لَهُمْ
kendileri için
ajalan
أَجَلًا
bir süre
لَّا
yoktur
rayba
رَيْبَ
şüphe
fīhi
فِيهِ
onda
fa-abā
فَأَبَى
ama yapmazlar
l-ẓālimūna
ٱلظَّٰلِمُونَ
zalimler
illā
إِلَّا
başka bir şey
kufūran
كُفُورًا
inkardan
Gökleri ve yeri yaratan Allah'ın, onların benzerlerini de tekrar yaratmaya Kadir olduğunu görmezler mi? Onlar için şüphe götürmeyen bir süre tayin etmiştir. Öyleyken, zalimler, inkarcılıkta hala direnirler. ([17] Isra: 99)
Tefsir
100

قُلْ لَّوْ اَنْتُمْ تَمْلِكُوْنَ خَزَاۤىِٕنَ رَحْمَةِ رَبِّيْٓ اِذًا لَّاَمْسَكْتُمْ خَشْيَةَ الْاِنْفَاقِۗ وَكَانَ الْاِنْسَانُ قَتُوْرًا ࣖ ١٠٠

qul
قُل
de ki
law
لَّوْ
eğer
antum
أَنتُمْ
siz
tamlikūna
تَمْلِكُونَ
sahip olsaydınız
khazāina
خَزَآئِنَ
hazinelerine
raḥmati
رَحْمَةِ
rahmet
rabbī
رَبِّىٓ
Rabbimin
idhan
إِذًا
o zaman
la-amsaktum
لَّأَمْسَكْتُمْ
tutardınız
khashyata
خَشْيَةَ
korkarak
l-infāqi
ٱلْإِنفَاقِۚ
harcamaktan
wakāna
وَكَانَ
gerçekten
l-insānu
ٱلْإِنسَٰنُ
insan
qatūran
قَتُورًا
çok cimridir
De ki: "Rabbimin rahmet hazinelerine siz sahip olsaydınız, tükenir korkusuyla yine de cimrilik ederdiniz. Zaten insanlar pek cimridir." ([17] Isra: 100)
Tefsir