سُبْحٰنَ الَّذِيْٓ اَسْرٰى بِعَبْدِهٖ لَيْلًا مِّنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ اِلَى الْمَسْجِدِ الْاَقْصَا الَّذِيْ بٰرَكْنَا حَوْلَهٗ لِنُرِيَهٗ مِنْ اٰيٰتِنَاۗ اِنَّهٗ هُوَ السَّمِيْعُ الْبَصِيْرُ ١
- sub'ḥāna
- سُبْحَٰنَ
- eksiklikten uzaktır
- alladhī
- ٱلَّذِىٓ
- O (Allah) ki
- asrā
- أَسْرَىٰ
- yürüttü
- biʿabdihi
- بِعَبْدِهِۦ
- kulunu
- laylan
- لَيْلًا
- gecenin bir vaktinde
- mina l-masjidi
- مِّنَ ٱلْمَسْجِدِ
- Mescid-i
- l-ḥarāmi
- ٱلْحَرَامِ
- Haram'dan
- ilā l-masjidi
- إِلَى ٱلْمَسْجِدِ
- Mescid-i
- l-aqṣā
- ٱلْأَقْصَا
- Aksa'ya
- alladhī
- ٱلَّذِى
- öyle ki
- bāraknā
- بَٰرَكْنَا
- bereketli kıldığımız
- ḥawlahu
- حَوْلَهُۥ
- çevresini
- linuriyahu
- لِنُرِيَهُۥ
- kendisine göstermemiz için
- min
- مِنْ
- bir bölümünü
- āyātinā
- ءَايَٰتِنَآۚ
- ayetlerimizden
- innahu
- إِنَّهُۥ
- gerçekten
- huwa
- هُوَ
- O
- l-samīʿu
- ٱلسَّمِيعُ
- işitendir
- l-baṣīru
- ٱلْبَصِيرُ
- görendir
Kulunu (Muhammed'i) bir gece Mescidi Haram'dan (Mekke'den), kendisine bir kısım ayetlerimizi göstermek için, çevresini mübarek kıldığımız Mescidi Aksa'ya (Kudüs'e) götüren Allah'ın şanı yücedir. Doğrusu O, işitir ve görür. ([17] Isra: 1)Tefsir
وَاٰتَيْنَا مُوْسَى الْكِتٰبَ وَجَعَلْنٰهُ هُدًى لِّبَنِيْٓ اِسْرَاۤءِيْلَ اَلَّا تَتَّخِذُوْا مِنْ دُوْنِيْ وَكِيْلًاۗ ٢
- waātaynā
- وَءَاتَيْنَا
- ve biz verdik
- mūsā
- مُوسَى
- Musa'ya
- l-kitāba
- ٱلْكِتَٰبَ
- Kitabı
- wajaʿalnāhu
- وَجَعَلْنَٰهُ
- ve onu yaptık
- hudan
- هُدًى
- bir kılavuz
- libanī
- لِّبَنِىٓ
- oğullarına
- is'rāīla
- إِسْرَٰٓءِيلَ
- İsrail
- allā
- أَلَّا
- diye
- tattakhidhū
- تَتَّخِذُوا۟
- edinmeyin
- min dūnī
- مِن دُونِى
- benden başka
- wakīlan
- وَكِيلًا
- bir vekil
Musa'ya kitap verdik. Ey Nuh'la beraber taşıyarak kurtardığımız kimselerin soyundan olanlar! Beni bırakıp başkasını vekil edinmeyesiniz diye onu İsrailoğullarına doğruluk rehberi kıldık. Doğrusu Nuh, çok şükreden bir kuldu. ([17] Isra: 2)Tefsir
ذُرِّيَّةَ مَنْ حَمَلْنَا مَعَ نُوْحٍۗ اِنَّهٗ كَانَ عَبْدًا شَكُوْرًا ٣
- dhurriyyata
- ذُرِّيَّةَ
- çocukları
- man
- مَنْ
- kimselerin
- ḥamalnā
- حَمَلْنَا
- taşıdığımız
- maʿa
- مَعَ
- ile beraber
- nūḥin
- نُوحٍۚ
- Nuh
- innahu
- إِنَّهُۥ
- doğrusu o
- kāna
- كَانَ
- idi
- ʿabdan
- عَبْدًا
- bir kul
- shakūran
- شَكُورًا
- çok şükreden
Musa'ya kitap verdik. Ey Nuh'la beraber taşıyarak kurtardığımız kimselerin soyundan olanlar! Beni bırakıp başkasını vekil edinmeyesiniz diye onu İsrailoğullarına doğruluk rehberi kıldık. Doğrusu Nuh, çok şükreden bir kuldu. ([17] Isra: 3)Tefsir
وَقَضَيْنَآ اِلٰى بَنِيْٓ اِسْرَاۤءِيْلَ فِى الْكِتٰبِ لَتُفْسِدُنَّ فِى الْاَرْضِ مَرَّتَيْنِ وَلَتَعْلُنَّ عُلُوًّا كَبِيْرًا ٤
- waqaḍaynā
- وَقَضَيْنَآ
- ve şu hükmü verdik
- ilā banī
- إِلَىٰ بَنِىٓ
- oğullarına
- is'rāīla
- إِسْرَٰٓءِيلَ
- İsrail
- fī l-kitābi
- فِى ٱلْكِتَٰبِ
- Kitapta
- latuf'sidunna
- لَتُفْسِدُنَّ
- bozgunculuk yapacaksınız
- fī l-arḍi
- فِى ٱلْأَرْضِ
- o ülkede
- marratayni
- مَرَّتَيْنِ
- iki kez
- walataʿlunna
- وَلَتَعْلُنَّ
- ve çok böbürleneceksiniz
- ʿuluwwan
- عُلُوًّا
- büyüklenme ile
- kabīran
- كَبِيرًا
- kibirli
İsrailoğullarına Kitap'da: "Doğrusu yeryüzünde iki defa bozgunculuk yapacak ve kibirlendikçe kibirleneceksiniz" diye bildirdik. ([17] Isra: 4)Tefsir
فَاِذَا جَاۤءَ وَعْدُ اُوْلٰىهُمَا بَعَثْنَا عَلَيْكُمْ عِبَادًا لَّنَآ اُولِيْ بَأْسٍ شَدِيْدٍ فَجَاسُوْا خِلٰلَ الدِّيَارِۗ وَكَانَ وَعْدًا مَّفْعُوْلًا ٥
- fa-idhā
- فَإِذَا
- ne zaman ki
- jāa
- جَآءَ
- gelince
- waʿdu
- وَعْدُ
- zamanı
- ūlāhumā
- أُولَىٰهُمَا
- birincisinin
- baʿathnā
- بَعَثْنَا
- gönderdik
- ʿalaykum
- عَلَيْكُمْ
- üzerinize
- ʿibādan
- عِبَادًا
- kullarımızı
- lanā
- لَّنَآ
- bizim
- ulī
- أُو۟لِى
- çok güçlü
- basin
- بَأْسٍ
- çok güçlü
- shadīdin
- شَدِيدٍ
- çok güçlü
- fajāsū
- فَجَاسُوا۟
- (sizi) araştırdılar
- khilāla
- خِلَٰلَ
- aralarına girip
- l-diyāri
- ٱلدِّيَارِۚ
- evlerin
- wakāna
- وَكَانَ
- idi
- waʿdan
- وَعْدًا
- bir va'd
- mafʿūlan
- مَّفْعُولًا
- yapılması gereken
"Bu ikiden birincisinin vakti gelince, üzerinize pek güçlü olan kullarımızı salacağız. Onlar memleketlerinizde her köşeyi kontrollerine alacaklar. Bu, yerine gelecek bir vaaddir." ([17] Isra: 5)Tefsir
ثُمَّ رَدَدْنَا لَكُمُ الْكَرَّةَ عَلَيْهِمْ وَاَمْدَدْنٰكُمْ بِاَمْوَالٍ وَّبَنِيْنَ وَجَعَلْنٰكُمْ اَكْثَرَ نَفِيْرًا ٦
- thumma
- ثُمَّ
- sonra
- radadnā
- رَدَدْنَا
- verdik
- lakumu
- لَكُمُ
- size
- l-karata
- ٱلْكَرَّةَ
- tekrar
- ʿalayhim
- عَلَيْهِمْ
- onları yenme imkanı
- wa-amdadnākum
- وَأَمْدَدْنَٰكُم
- ve sizi destekledik
- bi-amwālin
- بِأَمْوَٰلٍ
- mallarla
- wabanīna
- وَبَنِينَ
- ve oğullarla
- wajaʿalnākum
- وَجَعَلْنَٰكُمْ
- ve yaptık sizi
- akthara
- أَكْثَرَ
- daha çok
- nafīran
- نَفِيرًا
- savaşçılarınızı
"Bunun ardından sizi onlara galip getireceğiz; mallar ve oğullarla size yardım edecek ve sizin sayınızı artıracağız." ([17] Isra: 6)Tefsir
اِنْ اَحْسَنْتُمْ اَحْسَنْتُمْ لِاَنْفُسِكُمْ ۗوَاِنْ اَسَأْتُمْ فَلَهَاۗ فَاِذَا جَاۤءَ وَعْدُ الْاٰخِرَةِ لِيَسٗۤـُٔوْا وُجُوْهَكُمْ وَلِيَدْخُلُوا الْمَسْجِدَ كَمَا دَخَلُوْهُ اَوَّلَ مَرَّةٍ وَّلِيُتَبِّرُوْا مَا عَلَوْا تَتْبِيْرًا ٧
- in
- إِنْ
- eğer
- aḥsantum
- أَحْسَنتُمْ
- iyilik ederseniz
- aḥsantum
- أَحْسَنتُمْ
- iyilik etmiş olursunuz
- li-anfusikum
- لِأَنفُسِكُمْۖ
- kendinize
- wa-in
- وَإِنْ
- ve eğer
- asatum
- أَسَأْتُمْ
- kötülük ederseniz
- falahā
- فَلَهَاۚ
- o da aleyhinizedir
- fa-idhā
- فَإِذَا
- ne zaman ki
- jāa
- جَآءَ
- gelince
- waʿdu
- وَعْدُ
- zamanı
- l-ākhirati
- ٱلْءَاخِرَةِ
- sonuncusunun
- liyasūū
- لِيَسُۥٓـُٔوا۟
- kötü duruma soksunlar diye
- wujūhakum
- وُجُوهَكُمْ
- yüzlerinizi
- waliyadkhulū
- وَلِيَدْخُلُوا۟
- ve girsinler diye
- l-masjida
- ٱلْمَسْجِدَ
- Mescid'e (Kudüs'e)
- kamā
- كَمَا
- gibi
- dakhalūhu
- دَخَلُوهُ
- girdikleri
- awwala
- أَوَّلَ
- ilk
- marratin
- مَرَّةٍ
- kez
- waliyutabbirū
- وَلِيُتَبِّرُوا۟
- ve mahvetsinler diye
- mā
- مَا
- şeyleri
- ʿalaw
- عَلَوْا۟
- ele geçirdikleri
- tatbīran
- تَتْبِيرًا
- helak ederek
İyilik ederseniz kendinize iyilik etmiş olursunuz. Kötülük ederseniz o da kendinizedir. İki vaadden ikincisinin vakti gelince, yüzünüzü üzüntüye sokmaları, kötülük yapmaları, önceden Mescid'e girdikleri gibi girmeleri, ele geçirdikleri yerleri harap etmeleri için onları tekrar göndereceğiz. ([17] Isra: 7)Tefsir
عَسٰى رَبُّكُمْ اَنْ يَّرْحَمَكُمْۚ وَاِنْ عُدْتُّمْ عُدْنَاۘ وَجَعَلْنَا جَهَنَّمَ لِلْكٰفِرِيْنَ حَصِيْرًا ٨
- ʿasā
- عَسَىٰ
- belki
- rabbukum
- رَبُّكُمْ
- Rabbiniz
- an yarḥamakum
- أَن يَرْحَمَكُمْۚ
- size acır
- wa-in
- وَإِنْ
- ve eğer
- ʿudttum
- عُدتُّمْ
- siz dönerseniz
- ʿud'nā
- عُدْنَاۘ
- biz de döneriz
- wajaʿalnā
- وَجَعَلْنَا
- ve yapmışızdır
- jahannama
- جَهَنَّمَ
- cehennemi
- lil'kāfirīna
- لِلْكَٰفِرِينَ
- kafirler için
- ḥaṣīran
- حَصِيرًا
- kuşatıcı
Umulur ki Rabbiniz size acır; ama siz dönerseniz Biz de döneriz. Cehennemi, inkarcılara bir zindan kılmışızdır. ([17] Isra: 8)Tefsir
اِنَّ هٰذَا الْقُرْاٰنَ يَهْدِيْ لِلَّتِيْ هِيَ اَقْوَمُ وَيُبَشِّرُ الْمُؤْمِنِيْنَ الَّذِيْنَ يَعْمَلُوْنَ الصّٰلِحٰتِ اَنَّ لَهُمْ اَجْرًا كَبِيْرًاۙ ٩
- inna
- إِنَّ
- gerçekten
- hādhā
- هَٰذَا
- bu
- l-qur'āna
- ٱلْقُرْءَانَ
- Kur'an
- yahdī
- يَهْدِى
- yola iletir
- lillatī
- لِلَّتِى
- ki
- hiya
- هِىَ
- o
- aqwamu
- أَقْوَمُ
- en doğru olana
- wayubashiru
- وَيُبَشِّرُ
- ve müjdeler
- l-mu'minīna
- ٱلْمُؤْمِنِينَ
- mü'minlere
- alladhīna yaʿmalūna
- ٱلَّذِينَ يَعْمَلُونَ
- yapan
- l-ṣāliḥāti
- ٱلصَّٰلِحَٰتِ
- iyi işler
- anna
- أَنَّ
- şüphesiz
- lahum
- لَهُمْ
- kendileri için vardır
- ajran
- أَجْرًا
- bir ecir
- kabīran
- كَبِيرًا
- büyük
Doğrusu bu Kuran en doğru yola götürür ve yararlı iş yapan müminlere büyük ecir olduğunu, ahirete inanmayanlara can yakıcı bir azap hazırladığımızı müjdeler. ([17] Isra: 9)Tefsir
وَّاَنَّ الَّذِيْنَ لَا يُؤْمِنُوْنَ بِالْاٰخِرَةِ اَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابًا اَلِيْمًا ࣖ ١٠
- wa-anna
- وَأَنَّ
- ve şüphesiz
- alladhīna
- ٱلَّذِينَ
- kimselere
- lā yu'minūna
- لَا يُؤْمِنُونَ
- inanmayan(lara)
- bil-ākhirati
- بِٱلْءَاخِرَةِ
- Ahirete
- aʿtadnā
- أَعْتَدْنَا
- hazırlamışızdır
- lahum
- لَهُمْ
- onlara
- ʿadhāban
- عَذَابًا
- bir azab
- alīman
- أَلِيمًا
- acıklı
Doğrusu bu Kuran en doğru yola götürür ve yararlı iş yapan müminlere büyük ecir olduğunu, ahirete inanmayanlara can yakıcı bir azap hazırladığımızı müjdeler. ([17] Isra: 10)Tefsir