41
قَالَ هٰذَا صِرَاطٌ عَلَيَّ مُسْتَقِيْمٌ ٤١
- qāla
- قَالَ
- buyurdu ki
- hādhā
- هَٰذَا
- işte budur
- ṣirāṭun
- صِرَٰطٌ
- yol
- ʿalayya
- عَلَىَّ
- bana varan
- mus'taqīmun
- مُسْتَقِيمٌ
- dosdoğru
'Allah şöyle dedi: "Benim gerekli kıldığım dosdoğru yol budur; kullarımın üzerinde senin bir nüfuzun olamaz. Ancak sana uyan sapıklar bunun dışındadır." ([15] Hicr: 41)Tefsir
42
اِنَّ عِبَادِيْ لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطٰنٌ اِلَّا مَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْغٰوِيْنَ ٤٢
- inna
- إِنَّ
- şüphesiz
- ʿibādī
- عِبَادِى
- benim kullarım
- laysa
- لَيْسَ
- yoktur
- laka
- لَكَ
- senin
- ʿalayhim
- عَلَيْهِمْ
- üzerinde
- sul'ṭānun
- سُلْطَٰنٌ
- bir gücün
- illā
- إِلَّا
- dışında
- mani
- مَنِ
- kimseler
- ittabaʿaka
- ٱتَّبَعَكَ
- sana uyan
- mina l-ghāwīna
- مِنَ ٱلْغَاوِينَ
- azgınlardan
'Allah şöyle dedi: "Benim gerekli kıldığım dosdoğru yol budur; kullarımın üzerinde senin bir nüfuzun olamaz. Ancak sana uyan sapıklar bunun dışındadır." ([15] Hicr: 42)Tefsir
43
وَاِنَّ جَهَنَّمَ لَمَوْعِدُهُمْ اَجْمَعِيْنَۙ ٤٣
- wa-inna
- وَإِنَّ
- ve şüphesiz
- jahannama
- جَهَنَّمَ
- Cehennem
- lamawʿiduhum
- لَمَوْعِدُهُمْ
- onların buluşma yeridir
- ajmaʿīna
- أَجْمَعِينَ
- hepsinin
"Ve Cehennem onların hepsinin toplanacağı yerdir." ([15] Hicr: 43)Tefsir
44
لَهَا سَبْعَةُ اَبْوَابٍۗ لِكُلِّ بَابٍ مِّنْهُمْ جُزْءٌ مَّقْسُوْمٌ ࣖ ٤٤
- lahā
- لَهَا
- onun vardır
- sabʿatu
- سَبْعَةُ
- yedi
- abwābin
- أَبْوَٰبٍ
- kapısı
- likulli
- لِّكُلِّ
- her
- bābin
- بَابٍ
- kapıya
- min'hum
- مِّنْهُمْ
- onlardan
- juz'on
- جُزْءٌ
- bir bölüm
- maqsūmun
- مَّقْسُومٌ
- ayrılmıştır
O cehennemin yedi kapısı olup, her kapıdan onların girecekleri ayrılmış bir kısım vardır. ([15] Hicr: 44)Tefsir
45
اِنَّ الْمُتَّقِيْنَ فِيْ جَنّٰتٍ وَّعُيُوْنٍۗ ٤٥
- inna
- إِنَّ
- muhakkak
- l-mutaqīna
- ٱلْمُتَّقِينَ
- muttakiler
- fī jannātin
- فِى جَنَّٰتٍ
- cennetlerde
- waʿuyūnin
- وَعُيُونٍ
- pınar başlarındadırlar
Allah'a karşı gelmekten sakınanlar ise, cennetlerde, pınar başlarındadırlar. ([15] Hicr: 45)Tefsir
46
اُدْخُلُوْهَا بِسَلٰمٍ اٰمِنِيْنَ ٤٦
- ud'khulūhā
- ٱدْخُلُوهَا
- oraya girin
- bisalāmin
- بِسَلَٰمٍ
- esenlikle
- āminīna
- ءَامِنِينَ
- güven içinde
"Oraya güven içinde, esenlikle girin" denilir. ([15] Hicr: 46)Tefsir
47
وَنَزَعْنَا مَا فِيْ صُدُوْرِهِمْ مِّنْ غِلٍّ اِخْوَانًا عَلٰى سُرُرٍ مُّتَقٰبِلِيْنَ ٤٧
- wanazaʿnā
- وَنَزَعْنَا
- çıkarıp atmışızdır
- mā
- مَا
- olan
- fī ṣudūrihim
- فِى صُدُورِهِم
- göğüslerindeki
- min ghillin
- مِّنْ غِلٍّ
- kini
- ikh'wānan
- إِخْوَٰنًا
- kardeşler olarak
- ʿalā
- عَلَىٰ
- üzerinde
- sururin
- سُرُرٍ
- divanlar
- mutaqābilīna
- مُّتَقَٰبِلِينَ
- karşı karşıya otururlar
Biz onların gönüllerinde olan kini çıkardık, artık onlar sedirler üzerinde karşılıklı oturan kardeşlerdir. ([15] Hicr: 47)Tefsir
48
لَا يَمَسُّهُمْ فِيْهَا نَصَبٌ وَّمَا هُمْ مِّنْهَا بِمُخْرَجِيْنَ ٤٨
- lā yamassuhum
- لَا يَمَسُّهُمْ
- onlara dokunmaz
- fīhā
- فِيهَا
- orada
- naṣabun
- نَصَبٌ
- hiçbir yorgunluk
- wamā
- وَمَا
- ve değillerdir
- hum
- هُم
- onlar
- min'hā
- مِّنْهَا
- oradan
- bimukh'rajīna
- بِمُخْرَجِينَ
- çıkarılacak
Onlar orada bir yorgunluk hissetmezler. Oradan çıkarılacak da değillerdir. ([15] Hicr: 48)Tefsir
49
۞ نَبِّئْ عِبَادِيْٓ اَنِّيْٓ اَنَا الْغَفُوْرُ الرَّحِيْمُۙ ٤٩
- nabbi
- نَبِّئْ
- haber ver
- ʿibādī
- عِبَادِىٓ
- kullarıma
- annī
- أَنِّىٓ
- şüphesiz
- anā
- أَنَا
- ben
- l-ghafūru
- ٱلْغَفُورُ
- bağışlayanım
- l-raḥīmu
- ٱلرَّحِيمُ
- esirgeyenim
Kullarıma Benim bağışlayan, merhamet eden olduğumu, azabımın can yakıcı bir azap olduğunu haber ver. ([15] Hicr: 49)Tefsir
50
وَاَنَّ عَذَابِيْ هُوَ الْعَذَابُ الْاَلِيْمُ ٥٠
- wa-anna
- وَأَنَّ
- fakat
- ʿadhābī
- عَذَابِى
- benim azabım
- huwa
- هُوَ
- o
- l-ʿadhābu
- ٱلْعَذَابُ
- bir azabdır
- l-alīmu
- ٱلْأَلِيمُ
- çok acı
Kullarıma Benim bağışlayan, merhamet eden olduğumu, azabımın can yakıcı bir azap olduğunu haber ver. ([15] Hicr: 50)Tefsir