Skip to content

Suresi Hicr - Page: 2

Al-Hijr

(al-Ḥijr)

11

وَمَا يَأْتِيْهِمْ مِّنْ رَّسُوْلٍ اِلَّا كَانُوْا بِهٖ يَسْتَهْزِءُوْنَ ١١

wamā yatīhim
وَمَا يَأْتِيهِم
onlara gelmezdi
min
مِّن
hiçbir
rasūlin
رَّسُولٍ
elçi
illā kānū
إِلَّا كَانُوا۟
olmadıkları
bihi
بِهِۦ
onunla
yastahziūna
يَسْتَهْزِءُونَ
alay ediyor
Onlara gelen her peygamberi alaya alıyorlardı. ([15] Hicr: 11)
Tefsir
12

كَذٰلِكَ نَسْلُكُهٗ فِيْ قُلُوْبِ الْمُجْرِمِيْنَۙ ١٢

kadhālika
كَذَٰلِكَ
işte böyle
naslukuhu
نَسْلُكُهُۥ
onu sokarız
فِى
içine
qulūbi
قُلُوبِ
kalbleri
l-muj'rimīna
ٱلْمُجْرِمِينَ
suçluların
Aynı şekilde biz de Kitap'ı suçluların kalblerine sokarız, ama ona yine de inanmazlar. Oysa kendilerinden öncekilerin uğradıkları meydandadır. ([15] Hicr: 12)
Tefsir
13

لَا يُؤْمِنُوْنَ بِهٖ وَقَدْ خَلَتْ سُنَّةُ الْاَوَّلِيْنَ ١٣

lā yu'minūna
لَا يُؤْمِنُونَ
inanmazlar
bihi
بِهِۦۖ
ona
waqad
وَقَدْ
elbette
khalat
خَلَتْ
geçtiği halde
sunnatu
سُنَّةُ
sünneti
l-awalīna
ٱلْأَوَّلِينَ
öncekilerin
Aynı şekilde biz de Kitap'ı suçluların kalblerine sokarız, ama ona yine de inanmazlar. Oysa kendilerinden öncekilerin uğradıkları meydandadır. ([15] Hicr: 13)
Tefsir
14

وَلَوْ فَتَحْنَا عَلَيْهِمْ بَابًا مِّنَ السَّمَاۤءِ فَظَلُّوْا فِيْهِ يَعْرُجُوْنَۙ ١٤

walaw
وَلَوْ
şayet
fataḥnā
فَتَحْنَا
açsak da
ʿalayhim
عَلَيْهِم
onlara
bāban
بَابًا
bir kapı
mina l-samāi
مِّنَ ٱلسَّمَآءِ
gökten
faẓallū
فَظَلُّوا۟
olsalardı
fīhi
فِيهِ
oraya
yaʿrujūna
يَعْرُجُونَ
çıkacak
Onlara gökten bir kapı açsak da, oradan çıkmağa koyulsalar: "Gözlerimiz döndü, biz herhalde büyülendik" derler. ([15] Hicr: 14)
Tefsir
15

لَقَالُوْٓا اِنَّمَا سُكِّرَتْ اَبْصَارُنَا بَلْ نَحْنُ قَوْمٌ مَّسْحُوْرُوْنَ ࣖ ١٥

laqālū
لَقَالُوٓا۟
derlerdi
innamā
إِنَّمَا
herhalde
sukkirat
سُكِّرَتْ
döndürüldü
abṣārunā
أَبْصَٰرُنَا
gözlerimiz
bal
بَلْ
doğrusu
naḥnu
نَحْنُ
biz
qawmun
قَوْمٌ
bir topluluğuz
masḥūrūna
مَّسْحُورُونَ
büyülenmiş
Onlara gökten bir kapı açsak da, oradan çıkmağa koyulsalar: "Gözlerimiz döndü, biz herhalde büyülendik" derler. ([15] Hicr: 15)
Tefsir
16

وَلَقَدْ جَعَلْنَا فِى السَّمَاۤءِ بُرُوْجًا وَّزَيَّنّٰهَا لِلنّٰظِرِيْنَۙ ١٦

walaqad
وَلَقَدْ
ve andolsun
jaʿalnā
جَعَلْنَا
biz yaptık
fī l-samāi
فِى ٱلسَّمَآءِ
gökte
burūjan
بُرُوجًا
burçlar
wazayyannāhā
وَزَيَّنَّٰهَا
ve onu süsledik
lilnnāẓirīna
لِلنَّٰظِرِينَ
bakanlar için
And olsun ki, gökte burçlar meydana getirdik, onları bakanlar için donattık. ([15] Hicr: 16)
Tefsir
17

وَحَفِظْنٰهَا مِنْ كُلِّ شَيْطٰنٍ رَّجِيْمٍۙ ١٧

waḥafiẓ'nāhā
وَحَفِظْنَٰهَا
ve onu koruduk
min kulli
مِن كُلِّ
her
shayṭānin
شَيْطَٰنٍ
şeytandan
rajīmin
رَّجِيمٍ
recim (taşlanmış)
Onları, kovulmuş her şeytandan koruduk. ([15] Hicr: 17)
Tefsir
18

اِلَّا مَنِ اسْتَرَقَ السَّمْعَ فَاَتْبَعَهٗ شِهَابٌ مُّبِيْنٌ ١٨

illā
إِلَّا
ancak hariçtir
mani
مَنِ
kimse
is'taraqa
ٱسْتَرَقَ
hırsızlığı eden
l-samʿa
ٱلسَّمْعَ
kulak
fa-atbaʿahu
فَأَتْبَعَهُۥ
onu kovalar
shihābun
شِهَابٌ
bir alev
mubīnun
مُّبِينٌ
parlak
Fakat kulak hırsızlığı yapan olursa, parlak bir ateş onu kovalar. ([15] Hicr: 18)
Tefsir
19

وَالْاَرْضَ مَدَدْنٰهَا وَاَلْقَيْنَا فِيْهَا رَوَاسِيَ وَاَنْۢبَتْنَا فِيْهَا مِنْ كُلِّ شَيْءٍ مَّوْزُوْنٍ ١٩

wal-arḍa
وَٱلْأَرْضَ
ve arzı
madadnāhā
مَدَدْنَٰهَا
yaydık
wa-alqaynā
وَأَلْقَيْنَا
ve attık
fīhā
فِيهَا
oraya
rawāsiya
رَوَٰسِىَ
sağlam dağlar
wa-anbatnā
وَأَنۢبَتْنَا
ve bitirdik
fīhā
فِيهَا
orada
min kulli
مِن كُلِّ
her
shayin
شَىْءٍ
şey(den)
mawzūnin
مَّوْزُونٍ
ölçülü mütenasib
Yeri yaydık, oraya sabit dağlar yerleştirdik, orada her şeyi bir ölçüye göre bitirdik. ([15] Hicr: 19)
Tefsir
20

وَجَعَلْنَا لَكُمْ فِيْهَا مَعَايِشَ وَمَنْ لَّسْتُمْ لَهٗ بِرَازِقِيْنَ ٢٠

wajaʿalnā
وَجَعَلْنَا
ve var ettik
lakum
لَكُمْ
sizin için
fīhā
فِيهَا
orada
maʿāyisha
مَعَٰيِشَ
geçimlikler
waman
وَمَن
ve canlılar için
lastum
لَّسْتُمْ
olmadığınız
lahu
لَهُۥ
onları
birāziqīna
بِرَٰزِقِينَ
rızıklandırıcı
Orada sizin ve rızık veremeyeceğiniz kimseler için geçimlikler meydana getirdik. ([15] Hicr: 20)
Tefsir