Skip to content

Suresi İbrahim - Page: 4

Ibrahim

(ʾIbrāhīm)

31

قُلْ لِّعِبَادِيَ الَّذِيْنَ اٰمَنُوْا يُقِيْمُوا الصَّلٰوةَ وَيُنْفِقُوْا مِمَّا رَزَقْنٰهُمْ سِرًّا وَّعَلَانِيَةً مِّنْ قَبْلِ اَنْ يَّأْتِيَ يَوْمٌ لَّا بَيْعٌ فِيْهِ وَلَا خِلٰلٌ ٣١

qul
قُل
söyle
liʿibādiya
لِّعِبَادِىَ
kullarıma
alladhīna āmanū
ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟
inanan
yuqīmū
يُقِيمُوا۟
kılsınlar
l-ṣalata
ٱلصَّلَوٰةَ
namazı
wayunfiqū
وَيُنفِقُوا۟
ve infak etsinler
mimmā razaqnāhum
مِمَّا رَزَقْنَٰهُمْ
verdiğimiz rızıktan
sirran
سِرًّا
gizli
waʿalāniyatan
وَعَلَانِيَةً
ve açık
min qabli
مِّن قَبْلِ
önce
an yatiya
أَن يَأْتِىَ
gelmeden
yawmun
يَوْمٌ
bir gün
لَّا
ki yoktur
bayʿun
بَيْعٌ
bir alışveriş
fīhi
فِيهِ
onda
walā
وَلَا
ne yoktur
khilālun
خِلَٰلٌ
bir dostluk
İnanan kullarıma söyle, namazı kılsınlar; alışveriş ve dostluğun olmayacağı günün gelmesinden önce, kendilerine verdiğimiz rızıktan açık ve gizli sarfetsinler. ([14] İbrahim: 31)
Tefsir
32

اَللّٰهُ الَّذِيْ خَلَقَ السَّمٰوٰتِ وَالْاَرْضَ وَاَنْزَلَ مِنَ السَّمَاۤءِ مَاۤءً فَاَخْرَجَ بِهٖ مِنَ الثَّمَرٰتِ رِزْقًا لَّكُمْ ۚوَسَخَّرَ لَكُمُ الْفُلْكَ لِتَجْرِيَ فِى الْبَحْرِ بِاَمْرِهٖ ۚوَسَخَّرَ لَكُمُ الْاَنْهٰرَ ٣٢

al-lahu
ٱللَّهُ
Allah
alladhī
ٱلَّذِى
O'dur ki
khalaqa
خَلَقَ
yarattı
l-samāwāti
ٱلسَّمَٰوَٰتِ
gökleri
wal-arḍa
وَٱلْأَرْضَ
ve yeri
wa-anzala
وَأَنزَلَ
ve indirdi
mina l-samāi
مِنَ ٱلسَّمَآءِ
gökten
māan
مَآءً
su
fa-akhraja
فَأَخْرَجَ
ve çıkardı
bihi
بِهِۦ
onunla
mina
مِنَ
(çeşitli)
l-thamarāti
ٱلثَّمَرَٰتِ
meyvalar
riz'qan
رِزْقًا
rızık olarak
lakum
لَّكُمْۖ
size
wasakhara
وَسَخَّرَ
ve emrinize verdi
lakumu
لَكُمُ
sizin
l-ful'ka
ٱلْفُلْكَ
gemileri
litajriya
لِتَجْرِىَ
akıp gitmesi için
fī l-baḥri
فِى ٱلْبَحْرِ
denizde
bi-amrihi
بِأَمْرِهِۦۖ
buyruğuyla
wasakhara
وَسَخَّرَ
ve emrinize verdi
lakumu
لَكُمُ
sizin
l-anhāra
ٱلْأَنْهَٰرَ
ırmakları
Gökleri ve yeri yaratan, yukardan indirdiği su ile rızık olarak ürünler yetiştiren, emri gereğince denizde yüzmek üzere gemileri, nehirleri, belli yörüngelerinde yürüyen ay ve güneşi, geceyle gündüzü sizin buyruğunuza veren Allah'tır. ([14] İbrahim: 32)
Tefsir
33

وَسَخَّرَ لَكُمُ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ دَاۤىِٕبَيْنِۚ وَسَخَّرَ لَكُمُ الَّيْلَ وَالنَّهَارَ ۚ ٣٣

wasakhara
وَسَخَّرَ
ve emrinize verdi
lakumu
لَكُمُ
sizin
l-shamsa
ٱلشَّمْسَ
güneşi
wal-qamara
وَٱلْقَمَرَ
ve ay'ı
dāibayni
دَآئِبَيْنِۖ
düzenli seyreden
wasakhara
وَسَخَّرَ
ve emrinize verdi
lakumu
لَكُمُ
sizin
al-layla
ٱلَّيْلَ
geceyi
wal-nahāra
وَٱلنَّهَارَ
ve gündüzü
Gökleri ve yeri yaratan, yukardan indirdiği su ile rızık olarak ürünler yetiştiren, emri gereğince denizde yüzmek üzere gemileri, nehirleri, belli yörüngelerinde yürüyen ay ve güneşi, geceyle gündüzü sizin buyruğunuza veren Allah'tır. ([14] İbrahim: 33)
Tefsir
34

وَاٰتٰىكُمْ مِّنْ كُلِّ مَا سَاَلْتُمُوْهُۗ وَاِنْ تَعُدُّوْا نِعْمَتَ اللّٰهِ لَا تُحْصُوْهَاۗ اِنَّ الْاِنْسَانَ لَظَلُوْمٌ كَفَّارٌ ࣖ ٣٤

waātākum
وَءَاتَىٰكُم
ve size verdi
min kulli
مِّن كُلِّ
herşeyden
مَا
ne varsa
sa-altumūhu
سَأَلْتُمُوهُۚ
kendisinden istediğiniz
wa-in
وَإِن
ve eğer
taʿuddū
تَعُدُّوا۟
saymak isteseniz
niʿ'mata
نِعْمَتَ
ni'metini
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah'ın
lā tuḥ'ṣūhā
لَا تُحْصُوهَآۗ
sayamazsınız
inna
إِنَّ
doğrusu
l-insāna
ٱلْإِنسَٰنَ
insan
laẓalūmun
لَظَلُومٌ
çok haksızlık edendir
kaffārun
كَفَّارٌ
çok nankördür
Kendisinden isteyebileceğiniz her şeyi size vermiştir. Allah'ın nimetini sayacak olsanız bitiremezsiniz. Doğrusu insan pek zalim ve çok nankördür. ([14] İbrahim: 34)
Tefsir
35

وَاِذْ قَالَ اِبْرٰهِيْمُ رَبِّ اجْعَلْ هٰذَا الْبَلَدَ اٰمِنًا وَّاجْنُبْنِيْ وَبَنِيَّ اَنْ نَّعْبُدَ الْاَصْنَامَ ۗ ٣٥

wa-idh
وَإِذْ
bir zaman
qāla
قَالَ
şöyle demişti
ib'rāhīmu
إِبْرَٰهِيمُ
İbrahim
rabbi
رَبِّ
Rabbim
ij'ʿal
ٱجْعَلْ
kıl
hādhā
هَٰذَا
bu
l-balada
ٱلْبَلَدَ
şehri
āminan
ءَامِنًا
güvenli
wa-uj'nub'nī
وَٱجْنُبْنِى
beni uzak tut
wabaniyya
وَبَنِىَّ
ve oğullarımı
an naʿbuda
أَن نَّعْبُدَ
tapmaktan
l-aṣnāma
ٱلْأَصْنَامَ
putlara
İbrahim şöyle demişti: "Rabbim! Bu şehri güvenli kıl; beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut." ([14] İbrahim: 35)
Tefsir
36

رَبِّ اِنَّهُنَّ اَضْلَلْنَ كَثِيْرًا مِّنَ النَّاسِۚ فَمَنْ تَبِعَنِيْ فَاِنَّهٗ مِنِّيْۚ وَمَنْ عَصَانِيْ فَاِنَّكَ غَفُوْرٌ رَّحِيْمٌ ٣٦

rabbi
رَبِّ
Rabbim
innahunna
إِنَّهُنَّ
şüphesiz onlar
aḍlalna
أَضْلَلْنَ
şaşırttılar
kathīran
كَثِيرًا
birçoğunu
mina l-nāsi
مِّنَ ٱلنَّاسِۖ
insanlardan
faman
فَمَن
artık kim
tabiʿanī
تَبِعَنِى
bana uyarsa
fa-innahu
فَإِنَّهُۥ
şüphsiz o
minnī
مِنِّىۖ
bendendir
waman
وَمَنْ
ve kim
ʿaṣānī
عَصَانِى
bana karşı gelirse
fa-innaka
فَإِنَّكَ
şüphesiz sen
ghafūrun
غَفُورٌ
bağışlayansın
raḥīmun
رَّحِيمٌ
esirgeyensin
"Rabbim! O putlar çok insanları saptırdı; bana uyan bendendir, bana karşı gelen kimseyi Sana bırakırım; Sen bağışlarsın, merhamet edersin." ([14] İbrahim: 36)
Tefsir
37

رَبَّنَآ اِنِّيْٓ اَسْكَنْتُ مِنْ ذُرِّيَّتِيْ بِوَادٍ غَيْرِ ذِيْ زَرْعٍ عِنْدَ بَيْتِكَ الْمُحَرَّمِۙ رَبَّنَا لِيُقِيْمُوا الصَّلٰوةَ فَاجْعَلْ اَفْـِٕدَةً مِّنَ النَّاسِ تَهْوِيْٓ اِلَيْهِمْ وَارْزُقْهُمْ مِّنَ الثَّمَرٰتِ لَعَلَّهُمْ يَشْكُرُوْنَ ٣٧

rabbanā
رَّبَّنَآ
Rabbimiz
innī
إِنِّىٓ
ben
askantu
أَسْكَنتُ
yerleştirdim
min
مِن
(bazısını)
dhurriyyatī
ذُرِّيَّتِى
çocuklarımdan
biwādin
بِوَادٍ
bir vadiye
ghayri
غَيْرِ
olmayan
dhī
ذِى
sahibi
zarʿin
زَرْعٍ
ekin
ʿinda
عِندَ
yanında
baytika
بَيْتِكَ
senin evinin
l-muḥarami
ٱلْمُحَرَّمِ
mukaddes
rabbanā
رَبَّنَا
Rabbimiz
liyuqīmū
لِيُقِيمُوا۟
kılsınlar diye
l-ṣalata
ٱلصَّلَوٰةَ
namazı
fa-ij'ʿal
فَٱجْعَلْ
artık kıl
afidatan
أَفْـِٔدَةً
gönüllerini
mina
مِّنَ
birtakım
l-nāsi
ٱلنَّاسِ
insanların
tahwī
تَهْوِىٓ
meylettir
ilayhim
إِلَيْهِمْ
onlara
wa-ur'zuq'hum
وَٱرْزُقْهُم
ve onları rızıklandır
mina
مِّنَ
(çeşitli)
l-thamarāti
ٱلثَّمَرَٰتِ
meyvalarla
laʿallahum
لَعَلَّهُمْ
umulur ki
yashkurūna
يَشْكُرُونَ
şükrederler
"Rabbimiz! Ben çocuklarımdan kimini, namaz kılabilmeleri için Senin kutsal evinin yanında, ziraata elverişsiz bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! İnsanların gönüllerini onlara meylettir, şükretmeleri için onları ürünlerle rızıklandır." ([14] İbrahim: 37)
Tefsir
38

رَبَّنَآ اِنَّكَ تَعْلَمُ مَا نُخْفِيْ وَمَا نُعْلِنُۗ وَمَا يَخْفٰى عَلَى اللّٰهِ مِنْ شَيْءٍ فِى الْاَرْضِ وَلَا فِى السَّمَاۤءِ ٣٨

rabbanā
رَبَّنَآ
Rabbimiz
innaka
إِنَّكَ
şüphesiz sen
taʿlamu
تَعْلَمُ
bilirsin
مَا
şeyi
nukh'fī
نُخْفِى
bizim gizlediğimiz
wamā
وَمَا
ve şeyi
nuʿ'linu
نُعْلِنُۗ
açığa vurduğumuz
wamā
وَمَا
ve
yakhfā
يَخْفَىٰ
gizli kalmaz
ʿalā l-lahi
عَلَى ٱللَّهِ
Allah'a
min
مِن
hiçbir
shayin
شَىْءٍ
şey
fī l-arḍi
فِى ٱلْأَرْضِ
yerde
walā
وَلَا
ve ne de
fī l-samāi
فِى ٱلسَّمَآءِ
gökte
"Rabbimiz! Doğrusu Sen gizlediğimizi de, açığa vurduğumuzu da bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şey Allah'tan gizli kalmaz." ([14] İbrahim: 38)
Tefsir
39

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذِيْ وَهَبَ لِيْ عَلَى الْكِبَرِ اِسْمٰعِيْلَ وَاِسْحٰقَۗ اِنَّ رَبِّيْ لَسَمِيْعُ الدُّعَاۤءِ ٣٩

al-ḥamdu
ٱلْحَمْدُ
hamdolsun
lillahi
لِلَّهِ
Allah'a
alladhī wahaba
ٱلَّذِى وَهَبَ
lutfeden
لِى
bana
ʿalā l-kibari
عَلَى ٱلْكِبَرِ
ihtiyarlık çağımda
is'māʿīla
إِسْمَٰعِيلَ
İsma'il'i
wa-is'ḥāqa
وَإِسْحَٰقَۚ
ve İshak'ı
inna
إِنَّ
şüphesiz
rabbī
رَبِّى
Rabbim
lasamīʿu
لَسَمِيعُ
işitendir
l-duʿāi
ٱلدُّعَآءِ
du'ayı
"Kocamışken, bana İsmail ve İshak'ı veren Allah'a hamdolsun. Doğrusu Rabbim duaları işitendir." ([14] İbrahim: 39)
Tefsir
40

رَبِّ اجْعَلْنِيْ مُقِيْمَ الصَّلٰوةِ وَمِنْ ذُرِّيَّتِيْۖ رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَاۤءِ ٤٠

rabbi
رَبِّ
Rabbim
ij'ʿalnī
ٱجْعَلْنِى
beni kıl
muqīma
مُقِيمَ
kılanlardan
l-ṣalati
ٱلصَّلَوٰةِ
namazı
wamin
وَمِن
ve
dhurriyyatī
ذُرِّيَّتِىۚ
zürriyetimi
rabbanā
رَبَّنَا
Rabbimiz
wataqabbal
وَتَقَبَّلْ
kabul buyur
duʿāi
دُعَآءِ
du'amı
"Rabbim! Beni ve çocuklarımı namaz kılanlardan eyle. Rabbimiz! Duamı kabul buyur." ([14] İbrahim: 40)
Tefsir