Skip to content

Suresi İbrahim - Page: 3

Ibrahim

(ʾIbrāhīm)

21

وَبَرَزُوْا لِلّٰهِ جَمِيْعًا فَقَالَ الضُّعَفٰۤؤُا لِلَّذِيْنَ اسْتَكْبَرُوْٓا اِنَّا كُنَّا لَكُمْ تَبَعًا فَهَلْ اَنْتُمْ مُّغْنُوْنَ عَنَّا مِنْ عَذَابِ اللّٰهِ مِنْ شَيْءٍ ۗقَالُوْا لَوْ هَدٰىنَا اللّٰهُ لَهَدَيْنٰكُمْۗ سَوَاۤءٌ عَلَيْنَآ اَجَزِعْنَآ اَمْ صَبَرْنَا مَا لَنَا مِنْ مَّحِيْصٍ ࣖ ٢١

wabarazū
وَبَرَزُوا۟
ve göründüler
lillahi
لِلَّهِ
Allah'ın huzurunda
jamīʿan
جَمِيعًا
hepsi
faqāla
فَقَالَ
dediler ki
l-ḍuʿafāu
ٱلضُّعَفَٰٓؤُا۟
zayıflar
lilladhīna
لِلَّذِينَ
kimselere
is'takbarū
ٱسْتَكْبَرُوٓا۟
büyüklük taslayan(lara)
innā
إِنَّا
şüphesiz biz
kunnā
كُنَّا
idik
lakum
لَكُمْ
size
tabaʿan
تَبَعًا
tabi
fahal
فَهَلْ
misiniz?
antum
أَنتُم
siz
mugh'nūna
مُّغْنُونَ
savabilir
ʿannā
عَنَّا
bizden
min ʿadhābi
مِنْ عَذَابِ
azabından
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah'ın
min
مِن
(en ufak)
shayin
شَىْءٍۚ
bir şey
qālū
قَالُوا۟
dediler ki
law
لَوْ
eğer
hadānā
هَدَىٰنَا
bize yol gösterseydi
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
lahadaynākum
لَهَدَيْنَٰكُمْۖ
biz de size yol gösterirdik
sawāon
سَوَآءٌ
artık birdir
ʿalaynā
عَلَيْنَآ
bize
ajaziʿ'nā
أَجَزِعْنَآ
sızlansak da
am
أَمْ
ya da
ṣabarnā
صَبَرْنَا
sabretsek de
مَا
yoktur
lanā
لَنَا
bize
min
مِن
hiç
maḥīṣin
مَّحِيصٍ
kaçıp sığınacak bir yer
İnsanların hepsi Allah'ın huzuruna çıkarlar; güçsüzler, büyüklük taslayanlara: "Doğrusu biz size uymuştuk, Allah'ın azabından bizi koruyabilecek misiniz?" derler. Cevap olarak: "Allah bizi doğru yola eriştirseydi biz de sizi eriştirirdik. Artık sızlansak da sabretsek de birdir, çünkü kaçacak yerimiz yoktur" derler. ([14] İbrahim: 21)
Tefsir
22

وَقَالَ الشَّيْطٰنُ لَمَّا قُضِيَ الْاَمْرُ اِنَّ اللّٰهَ وَعَدَكُمْ وَعْدَ الْحَقِّ وَوَعَدْتُّكُمْ فَاَخْلَفْتُكُمْۗ وَمَا كَانَ لِيَ عَلَيْكُمْ مِّنْ سُلْطٰنٍ اِلَّآ اَنْ دَعَوْتُكُمْ فَاسْتَجَبْتُمْ لِيْ ۚفَلَا تَلُوْمُوْنِيْ وَلُوْمُوْٓا اَنْفُسَكُمْۗ مَآ اَنَا۠ بِمُصْرِخِكُمْ وَمَآ اَنْتُمْ بِمُصْرِخِيَّۗ اِنِّيْ كَفَرْتُ بِمَآ اَشْرَكْتُمُوْنِ مِنْ قَبْلُ ۗاِنَّ الظّٰلِمِيْنَ لَهُمْ عَذَابٌ اَلِيْمٌ ٢٢

waqāla
وَقَالَ
şöyle dedi
l-shayṭānu
ٱلشَّيْطَٰنُ
şeytan
lammā
لَمَّا
ne zaman ki
quḍiya
قُضِىَ
bitirildi
l-amru
ٱلْأَمْرُ
inna
إِنَّ
şüphesiz
l-laha
ٱللَّهَ
Allah
waʿadakum
وَعَدَكُمْ
size va'detti
waʿda
وَعْدَ
va'di
l-ḥaqi
ٱلْحَقِّ
gerçek
wawaʿadttukum
وَوَعَدتُّكُمْ
ve ben de size va'dettim
fa-akhlaftukum
فَأَخْلَفْتُكُمْۖ
ama ben sözümden caydım
wamā
وَمَا
ve yoktur
kāna liya
كَانَ لِىَ
benim
ʿalaykum
عَلَيْكُم
size karşı
min
مِّن
hiç
sul'ṭānin
سُلْطَٰنٍ
bir güc(üm)
illā
إِلَّآ
başka
an daʿawtukum
أَن دَعَوْتُكُمْ
sizi davet etmekten
fa-is'tajabtum
فَٱسْتَجَبْتُمْ
siz de da'vetime koştunuz
لِىۖ
benim
falā
فَلَا
o halde
talūmūnī
تَلُومُونِى
beni kınamayın
walūmū
وَلُومُوٓا۟
fakat kınayın
anfusakum
أَنفُسَكُمۖ
kendi kendinizi
مَّآ
ne
anā
أَنَا۠
ben
bimuṣ'rikhikum
بِمُصْرِخِكُمْ
sizi kurtarabilirim
wamā
وَمَآ
ne de
antum
أَنتُم
siz
bimuṣ'rikhiyya
بِمُصْرِخِىَّۖ
beni kurtarabilirsiniz
innī
إِنِّى
şüphesiz ben
kafartu
كَفَرْتُ
reddetmiştim
bimā ashraktumūni
بِمَآ أَشْرَكْتُمُونِ
beni ortak koşmanızı
min qablu
مِن قَبْلُۗ
önceden
inna
إِنَّ
doğrusu
l-ẓālimīna
ٱلظَّٰلِمِينَ
zalimler
lahum
لَهُمْ
(onlar) için vardır
ʿadhābun
عَذَابٌ
bir azab
alīmun
أَلِيمٌ
acıklı
İş olup bitince, şeytan: "Doğrusu Allah size gerçeği söz vermişti. Ben de size söz verdim ama, sonra caydım; esasen sizi zorlayacak bir nüfuzum yoktu; sadece çağırdım, siz de geldiniz. O halde, beni değil kendinizi kınayın. Artık ben sizi kurtaramam, siz de beni kurtaramazsınız. Beni Allah'a ortak koşmanızı daha önce kabul etmemiştim; doğrusu zalimlere can yakan bir azap vardır" der. ([14] İbrahim: 22)
Tefsir
23

وَاُدْخِلَ الَّذِيْنَ اٰمَنُوْا وَعَمِلُوا الصّٰلِحٰتِ جَنّٰتٍ تَجْرِيْ مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهٰرُ خٰلِدِيْنَ فِيْهَا بِاِذْنِ رَبِّهِمْۗ تَحِيَّتُهُمْ فِيْهَا سَلٰمٌ ٢٣

wa-ud'khila
وَأُدْخِلَ
ve sokuldular
alladhīna
ٱلَّذِينَ
kimseler
āmanū
ءَامَنُوا۟
inanan(lar)
waʿamilū
وَعَمِلُوا۟
ve yapanlar
l-ṣāliḥāti
ٱلصَّٰلِحَٰتِ
iyi işyer
jannātin
جَنَّٰتٍ
cennetlere
tajrī
تَجْرِى
akan
min taḥtihā
مِن تَحْتِهَا
altlarından
l-anhāru
ٱلْأَنْهَٰرُ
ırmaklar
khālidīna
خَٰلِدِينَ
sürekli kalacakları
fīhā
فِيهَا
orada
bi-idh'ni
بِإِذْنِ
izniyle
rabbihim
رَبِّهِمْۖ
Rablerinin
taḥiyyatuhum
تَحِيَّتُهُمْ
onların dirlik temennileri
fīhā
فِيهَا
orada
salāmun
سَلَٰمٌ
selamdır
İnanan ve yararlı işleri yapanlar, içlerinden ırmaklar akan cennetlere konulurlar, Rablerinin izniyle orada temelli kalırlar. Oradaki dirlik temennileri: "Selam!"dır. ([14] İbrahim: 23)
Tefsir
24

اَلَمْ تَرَ كَيْفَ ضَرَبَ اللّٰهُ مَثَلًا كَلِمَةً طَيِّبَةً كَشَجَرَةٍ طَيِّبَةٍ اَصْلُهَا ثَابِتٌ وَّفَرْعُهَا فِى السَّمَاۤءِۙ ٢٤

alam tara
أَلَمْ تَرَ
görmedin mi
kayfa
كَيْفَ
nasıl
ḍaraba
ضَرَبَ
bir benzetme yaptı
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
mathalan
مَثَلًا
benzeri
kalimatan
كَلِمَةً
sözün
ṭayyibatan
طَيِّبَةً
güzel
kashajaratin
كَشَجَرَةٍ
bir ağaç gibidir
ṭayyibatin
طَيِّبَةٍ
güzel
aṣluhā
أَصْلُهَا
kökü
thābitun
ثَابِتٌ
sabit
wafarʿuhā
وَفَرْعُهَا
ve dalları
فِى
olan
l-samāi
ٱلسَّمَآءِ
gökte
Allah'ın, hoş bir sözü; kökü sağlam, dalları göğe doğru olan, Rabbinin izniyle her zaman meyve veren hoş bir ağaca benzeterek nasıl misal verdiğini görmüyor musun? İnsanlar ibret alsın diye Allah onlara misal gösteriyor. ([14] İbrahim: 24)
Tefsir
25

تُؤْتِيْٓ اُكُلَهَا كُلَّ حِيْنٍ ۢبِاِذْنِ رَبِّهَاۗ وَيَضْرِبُ اللّٰهُ الْاَمْثَالَ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُوْنَ ٢٥

tu'tī
تُؤْتِىٓ
verir
ukulahā
أُكُلَهَا
meyvesini
kulla
كُلَّ
her
ḥīnin
حِينٍۭ
zaman
bi-idh'ni
بِإِذْنِ
izniyle
rabbihā
رَبِّهَاۗ
Rabbinin
wayaḍribu
وَيَضْرِبُ
benzetmeler yapar
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
l-amthāla
ٱلْأَمْثَالَ
misallerle
lilnnāsi
لِلنَّاسِ
insanlara
laʿallahum
لَعَلَّهُمْ
umulur ki
yatadhakkarūna
يَتَذَكَّرُونَ
öğüt alırlar (diye)
Allah'ın, hoş bir sözü; kökü sağlam, dalları göğe doğru olan, Rabbinin izniyle her zaman meyve veren hoş bir ağaca benzeterek nasıl misal verdiğini görmüyor musun? İnsanlar ibret alsın diye Allah onlara misal gösteriyor. ([14] İbrahim: 25)
Tefsir
26

وَمَثَلُ كَلِمَةٍ خَبِيْثَةٍ كَشَجَرَةٍ خَبِيْثَةِ ِۨاجْتُثَّتْ مِنْ فَوْقِ الْاَرْضِ مَا لَهَا مِنْ قَرَارٍ ٢٦

wamathalu
وَمَثَلُ
ve durumu da
kalimatin
كَلِمَةٍ
sözün
khabīthatin
خَبِيثَةٍ
kötü
kashajaratin
كَشَجَرَةٍ
bir ağaca benzer
khabīthatin
خَبِيثَةٍ
kötü
uj'tuthat
ٱجْتُثَّتْ
gövdesi koparılmış
min fawqi
مِن فَوْقِ
üstünden
l-arḍi
ٱلْأَرْضِ
yerin
مَا
olmayan
lahā
لَهَا
onun
min
مِن
hiç
qarārin
قَرَارٍ
kararı (kökü)
Çirkin bir söz de, yerden koparılmış, kökü olmayan kötü bir ağaca benzer. ([14] İbrahim: 26)
Tefsir
27

يُثَبِّتُ اللّٰهُ الَّذِيْنَ اٰمَنُوْا بِالْقَوْلِ الثَّابِتِ فِى الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَفِى الْاٰخِرَةِۚ وَيُضِلُّ اللّٰهُ الظّٰلِمِيْنَۗ وَيَفْعَلُ اللّٰهُ مَا يَشَاۤءُ ࣖ ٢٧

yuthabbitu
يُثَبِّتُ
tesbit eder
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
alladhīna
ٱلَّذِينَ
kimseleri
āmanū
ءَامَنُوا۟
inanan(ları)
bil-qawli
بِٱلْقَوْلِ
söz ile
l-thābiti
ٱلثَّابِتِ
sağlam
fī l-ḥayati
فِى ٱلْحَيَوٰةِ
hayatında
l-dun'yā
ٱلدُّنْيَا
dünya
wafī
وَفِى
ve
l-ākhirati
ٱلْءَاخِرَةِۖ
ahirette
wayuḍillu
وَيُضِلُّ
ve şaşırtır
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
l-ẓālimīna
ٱلظَّٰلِمِينَۚ
zalimleri
wayafʿalu
وَيَفْعَلُ
ve yapar
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
مَا
ne
yashāu
يَشَآءُ
diliyorsa
Allah inananları, dünya hayatında ve ahirette sağlam bir söz üzerinde tutar; zalimleri de saptırır. Allah dilediğini yapar. ([14] İbrahim: 27)
Tefsir
28

۞ اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذِيْنَ بَدَّلُوْا نِعْمَتَ اللّٰهِ كُفْرًا وَّاَحَلُّوْا قَوْمَهُمْ دَارَ الْبَوَارِۙ ٢٨

alam tara
أَلَمْ تَرَ
görmedin mi?
ilā alladhīna
إِلَى ٱلَّذِينَ
kimseleri
baddalū
بَدَّلُوا۟
çeviren(leri)
niʿ'mata
نِعْمَتَ
ni'metini
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah'ın
kuf'ran
كُفْرًا
nankörlüğe
wa-aḥallū
وَأَحَلُّوا۟
ve konduranları
qawmahum
قَوْمَهُمْ
kavimlerini
dāra
دَارَ
yurduna
l-bawāri
ٱلْبَوَارِ
helak
Allah'ın verdiği nimeti nankörlükle karşılayanları ve milletlerini helak olacakları yere, yaslanacakları cehenneme götürenleri görmüyor musun? ([14] İbrahim: 28)
Tefsir
29

جَهَنَّمَ ۚيَصْلَوْنَهَاۗ وَبِئْسَ الْقَرَارُ ٢٩

jahannama
جَهَنَّمَ
cehennemdir
yaṣlawnahā
يَصْلَوْنَهَاۖ
yaslanacakları
wabi'sa
وَبِئْسَ
ve ne kötü
l-qarāru
ٱلْقَرَارُ
bir duraktır o
Allah'ın verdiği nimeti nankörlükle karşılayanları ve milletlerini helak olacakları yere, yaslanacakları cehenneme götürenleri görmüyor musun? ([14] İbrahim: 29)
Tefsir
30

وَجَعَلُوْا لِلّٰهِ اَنْدَادًا لِّيُضِلُّوْا عَنْ سَبِيْلِهٖۗ قُلْ تَمَتَّعُوْا فَاِنَّ مَصِيْرَكُمْ اِلَى النَّارِ ٣٠

wajaʿalū
وَجَعَلُوا۟
ve koştular
lillahi
لِلَّهِ
Allah'a
andādan
أَندَادًا
eşler
liyuḍillū
لِّيُضِلُّوا۟
saptırmak için
ʿan sabīlihi
عَن سَبِيلِهِۦۗ
O'nun yolundan
qul
قُلْ
de ki
tamattaʿū
تَمَتَّعُوا۟
eğlenin
fa-inna
فَإِنَّ
şüphesiz
maṣīrakum
مَصِيرَكُمْ
gideceğiniz yer
ilā l-nāri
إِلَى ٱلنَّارِ
ateştir
Allah'ın yolundan sapıtmak için O'na eşler koşmuşlardı. De ki: "Yaşayın bakalım, hiç şüphesiz varacağınız yer ateş olacaktır." ([14] İbrahim: 30)
Tefsir