Skip to content

Suresi Hud - Page: 8

Hud

(Hūd)

71

وَامْرَاَتُهٗ قَاۤىِٕمَةٌ فَضَحِكَتْ فَبَشَّرْنٰهَا بِاِسْحٰقَۙ وَمِنْ وَّرَاۤءِ اِسْحٰقَ يَعْقُوْبَ ٧١

wa-im'ra-atuhu
وَٱمْرَأَتُهُۥ
ve karısı da
qāimatun
قَآئِمَةٌ
ayaktaydı
faḍaḥikat
فَضَحِكَتْ
ve bunun üzerine güldü
fabasharnāhā
فَبَشَّرْنَٰهَا
biz de ona müjdeledik
bi-is'ḥāqa
بِإِسْحَٰقَ
İshak'ı
wamin
وَمِن
ve
warāi
وَرَآءِ
ardından
is'ḥāqa
إِسْحَٰقَ
İshak'ın
yaʿqūba
يَعْقُوبَ
Ya'kub'u
Bu arada, İbrahim'in ayakta duran karısı gülünce, "Ona İshak'ı ardından Yakub'u müjdeleriz" dediler. ([11] Hud: 71)
Tefsir
72

قَالَتْ يٰوَيْلَتٰىٓ ءَاَلِدُ وَاَنَا۠ عَجُوْزٌ وَّهٰذَا بَعْلِيْ شَيْخًا ۗاِنَّ هٰذَا لَشَيْءٌ عَجِيْبٌ ٧٢

qālat
قَالَتْ
dedi ki
yāwaylatā
يَٰوَيْلَتَىٰٓ
ey vay halime
a-alidu
ءَأَلِدُ
ben doğuracak mıyım?
wa-anā
وَأَنَا۠
ben böyle
ʿajūzun
عَجُوزٌ
kocamış bir kadın iken
wahādhā
وَهَٰذَا
ve şu
baʿlī
بَعْلِى
kocam da
shaykhan
شَيْخًاۖ
bir ihtiyar iken
inna
إِنَّ
gerçekten
hādhā
هَٰذَا
bu
lashayon
لَشَىْءٌ
bir şeydir
ʿajībun
عَجِيبٌ
şaşırtıcı
"Vay başıma gelenler! Ben bir kocakarı, kocam da ihtiyar olmuşken nasıl doğurabilirim? Doğrusu bu şaşılacak bir şey" dedi. ([11] Hud: 72)
Tefsir
73

قَالُوْٓا اَتَعْجَبِيْنَ مِنْ اَمْرِ اللّٰهِ رَحْمَتُ اللّٰهِ وَبَرَكٰتُهٗ عَلَيْكُمْ اَهْلَ الْبَيْتِۗ اِنَّهُ حَمِيْدٌ مَّجِيْدٌ ٧٣

qālū
قَالُوٓا۟
dediler
ataʿjabīna
أَتَعْجَبِينَ
şaşıyor musun?
min amri
مِنْ أَمْرِ
işine
l-lahi
ٱللَّهِۖ
Allah'ın
raḥmatu
رَحْمَتُ
rahmeti
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah'ın
wabarakātuhu
وَبَرَكَٰتُهُۥ
ve bereketleri
ʿalaykum
عَلَيْكُمْ
sizin üzerinizedir
ahla
أَهْلَ
(ey) halkı
l-bayti
ٱلْبَيْتِۚ
ev
innahu
إِنَّهُۥ
şüphesiz O
ḥamīdun
حَمِيدٌ
övgüye layıktır
majīdun
مَّجِيدٌ
lütfu bol olandır
"Ey evin hanımı! Allah'ın rahmeti ve bereketleri üzerinize olmuşken, nasıl Allah'ın işine şaşarsın? O, övülmeye layıktır, yücelerin yücesidir" dediler. ([11] Hud: 73)
Tefsir
74

فَلَمَّا ذَهَبَ عَنْ اِبْرٰهِيْمَ الرَّوْعُ وَجَاۤءَتْهُ الْبُشْرٰى يُجَادِلُنَا فِيْ قَوْمِ لُوْطٍ ٧٤

falammā
فَلَمَّا
ne zaman ki
dhahaba
ذَهَبَ
gidince
ʿan ib'rāhīma
عَنْ إِبْرَٰهِيمَ
İbrahimden
l-rawʿu
ٱلرَّوْعُ
korku
wajāathu
وَجَآءَتْهُ
ve kendisine gelince
l-bush'rā
ٱلْبُشْرَىٰ
müjde
yujādilunā
يُجَٰدِلُنَا
bizimle tartışmaya girişti
فِى
hakkında
qawmi
قَوْمِ
kavmi
lūṭin
لُوطٍ
Lut
İbrahim'in korkusu gidip de müjde kendisine ulaşınca, Lut milleti hakkında elçilerimizle tartışmaya girişti. ([11] Hud: 74)
Tefsir
75

اِنَّ اِبْرٰهِيْمَ لَحَلِيْمٌ اَوَّاهٌ مُّنِيْبٌ ٧٥

inna
إِنَّ
doğrusu
ib'rāhīma
إِبْرَٰهِيمَ
İbrahim
laḥalīmun
لَحَلِيمٌ
çok yumuşak huylu idi
awwāhun
أَوَّٰهٌ
çok içli idi
munībun
مُّنِيبٌ
gönülden (Allaha) yönelen biriydi
Doğrusu İbrahim çok içli, yumuşak huylu ve kendini Allah'a vermiş bir kimse idi. ([11] Hud: 75)
Tefsir
76

يٰٓاِبْرٰهِيْمُ اَعْرِضْ عَنْ هٰذَا ۚاِنَّهٗ قَدْ جَاۤءَ اَمْرُ رَبِّكَۚ وَاِنَّهُمْ اٰتِيْهِمْ عَذَابٌ غَيْرُ مَرْدُوْدٍ ٧٦

yāib'rāhīmu
يَٰٓإِبْرَٰهِيمُ
Ey İbrahim
aʿriḍ
أَعْرِضْ
vazgeç
ʿan hādhā
عَنْ هَٰذَآۖ
bundan
innahu
إِنَّهُۥ
doğrusu o
qad
قَدْ
elbette
jāa
جَآءَ
gelmiştir
amru
أَمْرُ
emri
rabbika
رَبِّكَۖ
Rabbinin
wa-innahum
وَإِنَّهُمْ
ve onlara
ātīhim
ءَاتِيهِمْ
gelmektedir
ʿadhābun
عَذَابٌ
bir azap
ghayru mardūdin
غَيْرُ مَرْدُودٍ
geri çevrilmeyecek
Elçilerimiz, "Ey İbrahim! Bundan vazgeç, doğrusu Rabbinin emri gelmiştir. Onlara, şüphesiz, geri çevrilemeyecek bir azab gelmektedir" dediler. ([11] Hud: 76)
Tefsir
77

وَلَمَّا جَاۤءَتْ رُسُلُنَا لُوْطًا سِيْۤءَ بِهِمْ وَضَاقَ بِهِمْ ذَرْعًا وَّقَالَ هٰذَا يَوْمٌ عَصِيْبٌ ٧٧

walammā
وَلَمَّا
ve ne zaman ki
jāat
جَآءَتْ
gelince
rusulunā
رُسُلُنَا
Elçilerimiz
lūṭan
لُوطًا
Lut'a
sīa
سِىٓءَ
kaygılandı
bihim
بِهِمْ
onlardan
waḍāqa
وَضَاقَ
ve göğsüne bastı
bihim
بِهِمْ
onlardan
dharʿan
ذَرْعًا
bir sıkıntı
waqāla
وَقَالَ
ve dedi ki
hādhā
هَٰذَا
bu
yawmun
يَوْمٌ
bir gündür
ʿaṣībun
عَصِيبٌ
çetin
Elçilerimiz Lut'a gelince, onun fenasına gitti; çok sıkıldı, "Bu çetin bir gündür" dedi. ([11] Hud: 77)
Tefsir
78

وَجَاۤءَهٗ قَوْمُهٗ يُهْرَعُوْنَ اِلَيْهِۗ وَمِنْ قَبْلُ كَانُوْا يَعْمَلُوْنَ السَّيِّاٰتِۗ قَالَ يٰقَوْمِ هٰٓؤُلَاۤءِ بَنَاتِيْ هُنَّ اَطْهَرُ لَكُمْ فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَلَا تُخْزُوْنِ فِيْ ضَيْفِيْۗ اَلَيْسَ مِنْكُمْ رَجُلٌ رَّشِيْدٌ ٧٨

wajāahu
وَجَآءَهُۥ
ve geldi
qawmuhu
قَوْمُهُۥ
kavmi
yuh'raʿūna
يُهْرَعُونَ
koşarak
ilayhi
إِلَيْهِ
ona
wamin qablu
وَمِن قَبْلُ
ve daha önce
kānū yaʿmalūna
كَانُوا۟ يَعْمَلُونَ
işliyorlardı
l-sayiāti
ٱلسَّيِّـَٔاتِۚ
kötü işler
qāla
قَالَ
dedi ki
yāqawmi
يَٰقَوْمِ
ey kavmim
hāulāi
هَٰٓؤُلَآءِ
şunlar
banātī
بَنَاتِى
kızlarımdır
hunna
هُنَّ
onlar
aṭharu
أَطْهَرُ
daha temizdir
lakum
لَكُمْۖ
sizin için
fa-ittaqū
فَٱتَّقُوا۟
korkun
l-laha
ٱللَّهَ
Allah'tan
walā
وَلَا
ve
tukh'zūni
تُخْزُونِ
beni rezil etmeyin
فِى
arasında
ḍayfī
ضَيْفِىٓۖ
konuklarım
alaysa
أَلَيْسَ
yok mudur?
minkum
مِنكُمْ
içinizde
rajulun
رَجُلٌ
bir adam
rashīdun
رَّشِيدٌ
aklı başında
Milleti ona koşarak geldiler. Daha önce kötü işler işliyorlardı. "Ey milletim! İşte bunlar benim kızlarım, onlar sizin için daha temizdir. (size nikahlıyabilirim!) Allah'tan sakının, konuklarımın önünde beni rezil etmeyin. İçinizde aklı başında kimse yok mudur?" dedi. ([11] Hud: 78)
Tefsir
79

قَالُوْا لَقَدْ عَلِمْتَ مَا لَنَا فِيْ بَنٰتِكَ مِنْ حَقٍّۚ وَاِنَّكَ لَتَعْلَمُ مَا نُرِيْدُ ٧٩

qālū
قَالُوا۟
dediler ki
laqad
لَقَدْ
muhakkak
ʿalim'ta
عَلِمْتَ
sen bilirsin ki
مَا
yoktur
lanā
لَنَا
bizim
fī banātika
فِى بَنَاتِكَ
senin kızlarında
min
مِنْ
hiç bir
ḥaqqin
حَقٍّ
hakkımız
wa-innaka
وَإِنَّكَ
ve sen
lataʿlamu
لَتَعْلَمُ
iyi bilirsin
مَا
şeyi
nurīdu
نُرِيدُ
bizim istediğimiz
"And olsun ki, senin kızlarınla bir işimiz olmadığını biliyorsun; doğrusu, ne istediğimizin farkındasın" dediler. ([11] Hud: 79)
Tefsir
80

قَالَ لَوْ اَنَّ لِيْ بِكُمْ قُوَّةً اَوْ اٰوِيْٓ اِلٰى رُكْنٍ شَدِيْدٍ ٨٠

qāla
قَالَ
dedi
law
لَوْ
keşke
anna lī
أَنَّ لِى
benim olsaydı
bikum
بِكُمْ
sizi (savacak)
quwwatan
قُوَّةً
bir gücüm
aw
أَوْ
yahut
āwī
ءَاوِىٓ
sığınabilseydim
ilā ruk'nin
إِلَىٰ رُكْنٍ
bir yere
shadīdin
شَدِيدٍ
sağlam
"Keşke size yetecek bir kuvvetim olsa veya sağlam bir yere sığınsam" dedi. ([11] Hud: 80)
Tefsir